Bölüm 1: Biraz Yakından Bakalım

569 41 94
                                    


Biraz nefeslen, nereye kadar koşacaksın böyle?

Ben bir sapık değilim. Önce bunda bir anlaşalım. Hayır sapık değilim ve durduk yere birini sapık diye yargılamak kırıcı olurdu. Siz siz olun sapık olmayan birine sapık falan demeyin. Yani bana.

Ben bir sapık değilim. Ama nedense başıma gelenler kendimi böyle hissetmeme neden oluyor. Geceniz ve gündüzünüz bir adamın etrafında şekillenince içiniz bir garip oluyor, ve inanın birinin varlığı ile çevrelenmek ister istemez gerçekleşiyor, ben burada fail değilim mağdurum. Yani bence sapık hayatıma işeyen adamın kendisi.

Tamam, oldukça karışık oldu sizin için biraz geri saracağım. Bu şeyin ne zaman başladığı hakkında en ufak bir fikrim yok, gerçekten, ama geri saracağım, hatırladığım yerin başlangıcına  kadar.

Ben her zamanki sıradan hayatıma, her zamanki sıradanlığı ile devam ederken hayatımın tekerine bir çomak sokuldu, alıştığım, alışmaya mahkum bırakıldığım her şeyi boşa çıkardılar. Kim yaptı diye sormayın çünkü sümüğümün ağzıma doğru akmasına aldırmayan Tanrı, bunu ona bin defa sormama rağmen bana yine aldırmadı, cevap vermedi yani. Zaten ne demeye cevap versin ki bana, boş verin.

Bu yörüngeden çıkma, yörüngenin kayması, tekerleğe çomak sokma olayları büyükanneme göre iyi ve eğlenceli ve olması gereken ve heyecan verici gibi " ve... ve... ve..." şeklinde sonsuza kadar sürebilecek iyi ve olması gereken şeyler olsa da bana göre tam bir felaketti. Ona kalırsa büyümek tam da böyle bir şeydi.

Hadi ama on dokuz yaşınızın sonundaysanız ve hayat denen yolun her hangi bir yerinde "Evet, işte böyle bir şey oldu." diye gösterebileceğiniz ister önemli ister önemsiz, ister kötü ister iyi belleğinize kazınma gibi fonksiyonları olan tüm anlarınız sizin yeni tümseklerinizdir ve tümsek sayısı baş parmağınızdaki kesik sayısını geçmiyorsa, buna alışmamışsınızdır. Alışmamışsanız bu asla iyi bir şey değildir. Alışsanız da bu iyi bir şey olmaz zaten ya neyse. En iyi ihtimalle daha hafif atlatırsınız. En iyisi bu olur yani, olabilecek en iyi şey yeni bir tümsekle karşılaşınca hafif atlatmaktır aksi mümkün değil. Tümsekle karşılaşmak iyi değildir ve baş parmağımda bir taneden başka kesik olmadığına yemin edebilecek biriyim yani alışkın değilim tümsek şeyine ve ayrıca hemofiliyim. Hemofiliyim ve kendimi her türlü yaralanma ve kesikten korumak hayatım için zaruri önem arz ediyor, anlıyor musunuz?

Yani şöyle bakarsak hayat denen bilmem ne de tümsek sayısını kesiklerle bağdaştıran biri olarak her yeni ve "Lanet olsun, bu başıma nasıl gelebildi?." diyeceğimiz her yeni şey yeni bir kesik arkadaşlar. Ve ben on dokuz senelik hemofili hastası biri olarak şunu tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki kesikler canımı sizin canınızı sıktığından daha fazla sıkıyor.

Ve kimse, sen hayat denen bu bilmem ne de ki uzun yolda yeni bir tümsek ister misin diye sormadı. Hadi ama zaten kesikleri seven bir tip değilim, bunla da kalmıyor ve devam ediyor olay, yeni tümsekler yeni yorucu tırmanmalar ekleniyor minik hikayemize, yorulmak ekleniyor... Tüm kesiklerine rağmen tırmanmak hiç hoş mu? Bunu kim ister ki?

İşte size anlatmak istediğim şeyler bu şeylerle başlıyor a dostlar. Hayatım kayıyor, önümde tümsekler oluşuyor ve kimse bana sormuyor. Kesikler açılıyor, kan durmuyor ancak benden beklenen tek şey tüm o kan gölümün ortasında yığılmam ve ölmem değil de o tümseği aşmam. Kaybettiğim tüm kana ve her şeye rağmen bekledikleri şey bu. Ama ben yalnızca o gölün ortasında durmak, durmak, bitene kadar beklemek ve uyumak istiyorum. Ve durumlar böyleyken bana söyleyecek tek bir şey kalıyor.

Bok.

Ağzım bozuk değildir. Büyükannem ve büyükbabamın bu konudaki emeklerini asla göz ardı etmemeliyiz. Yine de bazen içimdeki tüm teller gerildiğinde bir iki küfür sallamadan edemiyorum.

Tüm Kaçışlar Kendindendir  "hunlayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin