Keşfetmiş olmak acının sonsuz evrenini, sana bakmanın yanında hiç can acıtıcı gibi gelmiyor artık bana. Çünkü sana baktığımda boğazıma kurulan acı, inan önceden tanıştığım hiçbir acıya benzemiyor. Kaybolup gidiyormuşum gibi hissediyorum. Çoktan kaybolmuş olduğumu bilmezden gelerek. Ben tüm bildiklerimi unutarak sana bakmak istiyorum. Acıya doymak ister gibi. Ama biliyorum sevgilim, senin verdiğin acıya doyamam. Kendimi hep biraz dahasını isterken buluyorum. Senin verdiğin acı, seni sevmekten geliyor biliyorum. Sen ve senin verdiğin acın beni hayatta tutuyor. Sanki sonsuz evrenimizin en güzel kumsalında, seni izleyeceğimin rüyasını hayal ediyor.Susuzluk nedir?
Peki yorgunluk?
Susuzlukta ve yorgunlukta, ama ölecekmiş gibi hissettirenlerinde, yaşıyormuş gibi hissetmemin manası nedir?Ah, ben mana aramayı uzun zaman önce bırakmamış mıydım? Tanrı ve Tanrı'nın hepimiz için planları var, biliyorum. Bildiğim diğer şey ise her şeyin, ufacık da olsa her şeyin, baya baya anlamlı olduğu.
Ben de işte bundan anlamdır, manadır aramıyorum.
E var biliyorum çünkü, ben buna inanmayı seçtim. İnanmasam ne yaparım bilmiyorum da zaten.İnanmak beni güçlü yapıyor. Gerçekliğinin benin için önemi yok. Bilmek zorunda değilim. Çünkü inandıklarım benim iskeletim. İnandıklarım olmasa içimdeki binlercesi ile beraber yığılırım yere, bir daha kalkamayacak halde.
Ben inanıyorum ve kendi yarattığım doğrunun varlığını kanıtlamaya çalışmak çocukça bir inat gibi geliyor bana. Benim için var. Ve bunu kimseye kanıtlamak zorunda değilim.
Çocukluğu ve inadı sevsem de, boşa bir uğraş olan kanıtlama işlerini hiç sevmiyorum.
Matematikte en nefret ettiğim konu İspatlar idi mesela. Felsefe de en sevmediğim ders saati, hocanın masanın orada olduğunu kanıtlamamızı istediği dersti.
"Hangi masa?"
"Önünüzdeki masa hocam?"
"Hangi masa?"Ah, cidden! Hangi masa mı?
Ciddi miyiz?Ne diyordum? Mana vardır ve bunu ispatlamak zorunda hissetmiyorum. Çünkü istemiyorum. Çünkü inanıyorum. Olduğunu düşünüyordum, öyleyse vardı. Sehun'u görememeniz benim problemim değildi ve bu onu yok etmiyordu, edemiyordu.
Yani benim için.
Ben buna inanıyorum. Siz başka bir şeye inanın. Örnekler, yani örnek olan ama denklem olmayan örnekler, ve denklemler her insan için farklılık gösterebilir, değişebilir. Neye inanacağımızı kendimiz seçiyoruz ve sizde kendinize inanacak bir şey bulmalısınız.
Kendinize baştan bir iskelet yaratmanızdan bahsediyoruz.
Ama mutlaka bulmalısınız. İster Zeus efendiye inanın, ister bir ağaç kabuğuna, dansa, müziğe, ister kendinize inanın ama bir şeye inanmalısınız. Ama kesinlikle biraz sevgi katın inandığınız şeye.
İnanç bizi ayakta tutuyor. Gerçekten!
Vıdı vıdı diye konuşuyorum yine. Vıdı vıdı vıdı vıdı.
Dışımdan "Vıdı vıdı!" diyerek sonlandırıyorum iç monoloğumu.
Cidden! Bir insan neden ayakları her adımında feryat ederken bunları düşünür?
Uzun zamandır dinlenmeye alışkın olan bacak kaslarım bugün yaptığım sürpriz antrenmanlar ve alıştırmalar yüzünden lime lime olmuşlar gibi hissettiriyorlar ve ben bunları mı düşünüyorum?
Ayaklarım...
Ayaklarımı hiç sormayın.Ama her bir noktam mırıl mırıl ötüyor şuan. Mırıl mırıl dinlenmek istediklerini fısıldıyorlar bana.
"Ben de dinlenmek istiyorum." diyorum onlara. "Ama sizi taşıyorum, naber?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×