"Bak." dedi bana.
"Bak!".
Baktım bende. Nereye bakacağımı bilmeden baktım. Nasıl bakmam gerektiği bilmeden baktım.
"Bak dedim diye bakıyorsun ya sorgulamadan, çıldırıyorum işte o zaman. Hem seviniyorum hem de sinirleniyorum. Ne demeye niyesini, nasılını sormuyorsun ki? Korkma bu kadar. Benden bari korkma."Aldı ellerini ellerime tekrar "Korkma." dedi.
"İyi," dedim bende içimden "Korkmam."
"Korkmam diyorsun değil mi içinden, tamam korkmam diyorsun. Korka korka diyorsun bunu. Korkacağını bile bile diyorsun." Gülüyor sonra, gülüşü beni hem öldürüyor hem diriltiyor. "En çok bu huyunu seviyorum. Bir umut korkmayacağına inanıyorsun da ona tutunuyorsun ya bayılıyorum buna. Gökyüzüne bakan bir patatessin sen. Bu patates tarlasında bir sen gökyüzüne bakmayı öğrenmişsin."
********************************
Delileri severim. Delirmiş insanları severim yani. Çünkü delirme cüretini gösterecek kadar istekli, delirmiş olmayı göze alacak kadar gözü pektirler. Takdir ederim onları hep.
Hep böyleydi en azından. Her gün yeni sorularla uyandığım için hem sevdiğim şeyler hem de inandıklarım hem değişiyor hem de sarsılıyor.
Delirenlere delirmek istiyor musun diye soruyorlar mı ki acaba, diye düşünüyorum bu ara.
Delirmek bir seçim mi yoksa doğal gelişen bir reaksiyon mu?Allah aşkına bilen biri söylesin?
Eğer deliler delirmeyi seçmiyorlarsa boşuna onları övmeyeyim.Niye delirmek ve delilik hakkında düşündüğümü merak ediyor musunuz? Çok da büyük bir sır değil. Şu an durumumu görseniz yani görmeyin de, bilseniz diyeyim, bana hak verirdiniz.
Sabah olmadan rüyalar içinden süzülüp de uyandığımda aklıma bir hikaye doluşmuştu. Elleri belime sarılı Oh Sehun'um rüyadan kalkar kalmaz yüzümü kavradı.
"Ne oldu?" dedi bana. Cevabımı beklemeden "Korkma." dedi. "Geçti hepsi. Geride kaldı."Hayatım boyunca birinin bana söylenmesi için yalvardığım cümleleri ardı ardına sıraladı.
Bana "Korkma." dedi diye korkularımdan uzaklaştım. Beni sonra yine korkutacaklarını bildim ama yine de o an korkmazmışım gibi hissettim. Ona güvendim çünkü.Alnımdaki terlere inat gülümsedim. Sıcak ayaklarıma ayaklarını doladı, alnıma yapışan saçlarımı geriye taradı uzun parmaklarıyla. Mest oldum.
Güneş daha bulamamıştı bizi. Güneş hala kayıptı ve her yer karanlıktı.
Kimsecikler böylesine ilgilenmemişti sanki benimle.
"Rüya gördüm." diyorum ona korka korka. Daha önce korkmayacağım dediğimi çoktan unuttum. Rüyamdan korkuyorum, adına kendini bilmezler tarafından Vahşi denilenin tekrar öleceğinden korkuyorum.
Sokuluyorum Sehun'uma.
"Nasıl da korkuyor? Şuna bak." diye dalga geçiyor benimle.
Yüzüne dikiyorum gözlerimi, kızacaktım halbuki ama yeni uyandığından şişmiş gözleri, al yanakları ve yüzündeki uyku mahmuru gülümsemesi beni afallatıyor. Ne diyeceğimi unutuyorum.
Öylesine halinden memnun ve güzel gözüküyor ki, kendimi ona bir kere daha düşerken buluyorum.
Bir tek ona düşersem, sadece ona düşersem hiç sorun olmaz gibi geliyor."Beni seviyor musun?" diye soruyorum ona.
Gözleri büyüyor, gülüşü yerinde ama."Seviyorum," diyor bana "Seni seviyorum."
Hiç beklemiyor bunu söylerken.
Kalbim duruyor sonra tekrar atmaya başlıyor.
Söylediğinin doğruluğundan hiç şüphe duymuyorum. Kendimden ve kendi anılarımdan şüphe etmeme rağmen ondan tüm şüphelerimi uzak tutuyorum. O benim hep gitmek istediğim limanım. Ona inanmazsam başka hiçbir şeye inanamam.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×