Olmaması için yalvardığım ama olan her şey, birilerine göre olması gerektiği için olan şeylerdi. Bunu biliyordum, bunu görüyordum. Ama insanlara göre olması gerektiği için olan tüm o şeyler benim acımı azaltmıyordu.
O sabah her zamanki rutinimle uyanmadım. Gözlerim bir anda sabah olduğunu anlamışlar gibi açıldılar. Gözlerim açıldı ve aranmaya başladılar. Bir şeyi, bir kimseyi.
Sonra yatağımın kenarında oturmuş beni izleyen Oh Sehun ile karşılaştılar aceleyle.
Buradaydı. Yanımdaydı.
Buradaydı. Sözünü tutmuştu. Sabah yanımda ve yakınımdaydı. Gülümseyen gözleri sabahın ışıklarından daha mı parlaktı yoksa ben fazla mı karanlıkta kalmıştım da ufacık bir ışık gözlerimin kamaşmasına neden oluyordu, bilmiyorum ancak o sabah hayatımda varolmuş olan her sabahtan daha aydınlıktı.
O sabah her şey olduğundan daha parlaktı. Sanki hepsi parlak bir ışık hüzmesinin içinde gibiydi. Büyükannemin beni uyandırmaya gelmesi, kahvaltı, okula gitmem...
Üstümdeki garip mutlu havanın farkına vardılar büyükannem ve büyükbabam. Gözlerindeki tedirginliği gördüm, her şeyin yolunda olup olmadığını sordular. Her şey yolunda dedim onlara, çünkü her şey yolundaydı. Ben sonunda hep aradığım ve sahip olmak istediğim şeye ulaşmış gibiydim. Sahip olduğum şey şuan sahteydi. Sahip olduğum şey bir hayalden ibaretti ama ona sahiptim işte.
Geçmişin ve geçmişte olanların, bana olanların, benim yaptıklarımın onları korkuttuğunu biliyordum. Bunu biliyordum ama onlara bir şey söylemedim, söyleyemedim çünkü kaybetmek istemedim.
Yine hayal alemine geçiş yapmıştım. Bunun farkındaydım. Bu tehlikeliydi biliyordum. Ama bunu istiyordum. Artık büyümüştüm ve hayal ile gerçeğin sınırının farkındaydım. Artık o küçük çocuk değildim ve eski hatalarımı tekrarlamayacağımı biliyordum. Sehun'u kaybedemezdim.
Büyükannem ben çıkarken baktı bana. İçimi gördü. "Uyanıkken de rüya görülür Yixing." dedi. "Uyanıkken de rüya görülür." Bu onun ben her şeyin farkındayım deme şekliydi.
O andan sonra hayali bir şey olmaktan çıkmıştı Oh Sehun. O benim uyanıkken gördüğüm rüyamdı.
O benim uyanık ve uyurken görüp görebileceğim en güzel rüyamdı.
Okula varmadan telefonum çaldı. Arayan Kim Jongin'di. Şu Kyungsoo kardeşimizin hiç haz etmediği Kim Jongim. Baekhyun kardeşimizin Chanyeol denen tırtıldan sonra ağzının suyunu en çok akıtan kişi olan Kim Jongin. Ve benim Kore'deki en eski arkadaşım olan Kim Jongin.
Jongin arayınca Sehun'un tarafından bir soğuk hava dalgası esiyor. Bakıyorum ona biraz gergin bir havası var. Jongin'in bunca meziyeti canını sıkmış gibi duruyor. Benimde canımı sıkıyor o çocuk, Oh Sehun sen merak etme. Hem kimse senle yarışamaz bilmiyor musun?
Dans provalarını ekmemden yakındı tüm konuşma boyunca. Artık gelmem gerektiğini ve yine gelmezsen beni annesine şikayet edeceğini, sonra annesinin beni büyükanneme şikayet edeceğini ve benim büyükannemin gazabına uğramamdan büyük mutluluk duyacağını söyledi. Ona onun büyük bir şerefsiz olduğunu, başrolü birlikte olduk diye hala kıskançlıktan ortadan ikiye çatladığını söyledim. Güldü ve hepsinin doğru olduğunu söyledi. Havasını kimse bozamaz gibiydi. Ancak ona bu şerefsizliğini Kyungsoo'ya yetiştireceğimi söyleyince telefondan bile korkusunun kokusunu aldım. Sesi titredi ve sessiz olursam sessiz kalabileceğini söyledi, bir yere kadar en azından. Ne diye ikisi böyle hiç bilmiyorum. Birilerini gördükleri bile yok ama neden aralarında böyle mızraklar uçuşuyor anlamıyorum. Ve sanki mızrakların hepsi Jongin'i vuruyor gibi, tam kalbinden. Bunları seziyorum her zaman ama ikisine de bir şey söylemiyorum. Farkında değilmiş gibi yapıyorum. İki taraflı susma oyunu oynuyoruz. Şimdilik.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×