Uğranmayan evlerde biriken tozun nereden geldiğini çok merak ediyorum. Kapı baca kapalı, pencereden en son ne zaman rüzgar girdi belli değil, e o zaman nereden geldi bunca kirlilik?
Demek hep vardı. Hep oradaydı. Yaşamın içine karışmıştı. Demek nefesimiz bilip solumuştuk onu.
Ama o zaman böyle kirli ve çirkin değildi, neden? Yaşamın rengine ve canlılığına yenik düşmüştü demek o zaman. Yaşam kendisini kirletmesine izin vermemişti demek, ama onu yok da edememişti.
Bundan mıdır acaba, insanların hep gitmek ve gitmek istemesi? Bundan mıdır, gitmeye bir sebep yokken kendilerini kalmaya ikna edememeleri? İçlerinde onları gitmek, yollara düşmek için dürten o ses, belki farkındadır her şeyin, kötülüğü soluduğumuzun farkındadır da ondan durmak istemiyordur yerinde, ta ki kendi iyimizi, saf iyiliğimizi bulana kadar çırpınacak olması bundandır.
Temiz çarşafları başka temiz çarşaflarla değiştiriyoruz. Perdeleri ve pencereleri sonuna kadar açıp evi havalandırıyoruz. Bitki çayı demliyoruz, Soo bize bunu yapmamız için mesaj attı aslında.
Soo için bir yatak hazırlıyoruz benim odamda. Büyük ihtimal annesinin itirazlarına rağmen annesinin odasında koltukta uyuyacak ama olsun.
Akşam oluyor, büyükannemler geliyor, Soo geliyor, Jongin geliyor.
Evimiz hiç olmadığı kadar kalabalık. Hem de boş bir kalabalık değil bu. Sevdiklerimiz burada, onların sevimli varlığı evimizi doldurup duvarları ısıtan.
Yüzümde bir tebessüm doğuyor ansızın. Sonra bir bakıyorum aynısından büyükbabamda, büyükannemde, ve Soo'da da var. Bizim ailemiz, diğer aile üyelerimiz ile bulunmaktan ötürü sıcak bir mutluluk ile sarmanladı.
Yüzümdeki gülümsemenin yankısını ailemde de görmek beni ölecekmiş gibi mutlu ediyor.Koltuklarımızın çoğu dolu, bazen birbirimize çarpmamak için ellerimizi karşımızdakinin beline koyup, gülümseyerek geçiyoruz yolumuzdan.
Büyükannem ile çocuklar yemek hazırlıyor, suratsız olduğum için beni almıyorlar, Sehun'un orada olmasını kimse yadırgamıyor, hatta herkes çoktandır uzaktaymış da yeni dönmüş aile üyesi gibi daha çok özen gösteriyorlar ona, o da mutfakta. Tabak, çatal getirirken masaya bana utangaç tebessümler yolluyor. Onun bu hali ile eğleniyorum. Soo yorgun olduğu gerekçesi ile koltukta yarı uzanan annesinin yanında oturuyor, ilgisiz gibi, ama her hareketini izliyor belli etmeyerek. Ben büyükbabam ile oturuyorum, haberlere bakıyor o sesi tamamen kapalı televizyonda, sanki çok umrumuzdaymış gibi.
Uzanıp omzuna yaslanıyorum. Korunaklı ve tamamlanmış hissediyorum; dünyadaki en güvendiğim, beni bu dünyadaki herkesten daha çok sevmiş olan büyükbabamın omzundayken. Beni ondan kimse koparamaz sanki, ve sanki dünya dönmeyi bırakmış ve zaman durmuş gibi, benim zamanım durmuş gibi.
Kyungsoo, Baekhyun, Chanyeol, Jongin ve Sehun yanımda. Büyükannem, büyükbabam, ve Kyungsoo'nun annesi burada; Baekhyun'un ailesi güvende şu an yanımda olmasalar da.
Sanki her şey yolundaymış gibi, sanki şu an dünyanın yer yerinde yolunda olmayan hiçbir şey yokmuş gibi. Sanki, sanki dünya sonunda mutlak mutluluğa, refaha ulaşmış gibi.
Bu bir serap ise sonsuza kadar bu çölde hapsolmalıyım.
Bu bir rüya ise uyanmamalıyım.
Bu bir illüzyon ise, bir yalan ise, bir aldanma ise sonsuza kadar bu yalana iman edebilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×