Gözlerin...
Gözlerin...
Başka kelime bilmez gibiyim. Başka bir şey görmez gibi. Yalnızca senin gözlerini görüyor ve yalnızca senin gözlerini duyuyorum. Gözler duyulmaz mı sanıyorsun? Duyulamaz mı? Oysa senin her bir gözünü kırpışın içimde ses oluyor, sonra yankılanıyor da yankılanıyor. Sonsuz bir yankı ile içimde sürüp gidiyor, içimde sürüp gidiyorsun.Özlüyorum seni. Sen içimde sürüp giderken sonsuza, ben seni özlüyorum. Seni öyle çok özlüyorum ki, gözlerinin kırpılışını bile duyuyorum. Hiç mantıklı gelmiyor biliyorum. Ama sen içimde oldukça, içim seninle böyle dolu dolu oldukça, akla da mantığa da yer kalmıyor. Korkmalı mıyım? Korkmalıyım. Ama kaçmayacağım. Bu korku benim sonum bile olsa senin için savaşacağım, senin için, seninle.
Düşünceler içinde geçen bir cumartesi akşamı, büyükbabam ve büyükannem ile Soo ve benim olduğumuz ailecek yenilen akşam yemeği, ailecek (Soo bizim aileden bunu biliyorsunuz artık) film gecesi, yatış şeklinde geçen bir cumartesinin ardından, pazar sabahı Kyungsoo ve ben erken sayılamayacak bir saatte kalktık. Kahvaltıyı etmeden Baekhyun'u arayıp parka çağırdık, ondan önce varınca, biraz oturup aydınlık havaya rağmen gökteki ayı izledik, hala dünyadaki en akıl almaz şeymiş gibi geliyor bana bu çoğu zaman olan bu gök olayı.
Gündüz güneşli bir havada gökte parlak bir ay görmeyi yalnız ben yadırgıyor olamam değil mi?
Baekhyun yanımıza gelince, merhaba falan bile demeden, üçümüz hiç konuşmadan parkın etrafında koşturduk da koşturduk.
Herkes nedense her zaman olduğundan daha hızlı koştu bu sabah. Sanki yeterince hızlı koşarsak, kurtuluşa erişecekmişiz gibi, sanki yeterince hızlı koşarsak kendi kurtuluşumuzu yaratacak, sanki yeterince hızlı koşarsak sorularımıza cevap bulacakmışız gibi.
Tabi ben, en önde koşmalısın oğlum Yixing kuralına uydum. En önde koştum. Ne yapayım atletik yapım sağolsun, diyerek.
Sonunda koşma işini geride bıraktığımızda, her pazar muhakkak yaptığımız 'Koşarsan Yaşarsın' etkinliğinin sonuna gelmiş üç tane pert olmuş genç beden çimlerde boylu boyunca yatıyordu.
O üç beden biziz.
Bir daha ayağımı oynatnatamayacağımı düşünüyordum. Ki Tanrıya şükür ki, bu her pazar düşündüğüm bir şey olduğu için korkmama gerek yoktu. Üçüncü seferden sonra vazgeçtim korkmaktan.
"Ayağım ağrıdı." diye yakınıyor Baekhyun.
"Ayağını hissedebiliyorsan çok şanslısın çünkü ben artık ayağımın olmadığına inanmaya başlıyorum." diyor Kyungsoo.
"O hissizliğin içinde bile bu acıyı hissedebiliyorum." diyor Baekhyun.
"Ayağım, ayağımı geri verin. Benim canım ayağım." diye yakınıyor Kyungsoo.
"Her pazar şu saçma konuşmayı yapmaktan sıkılmadınız ya pes." diyorum bende.
Her pazar, Baekhyun ayağının ağrısından, Kyungsoo artık ayaklarını artık hissetmediğinden yakınıyor. Bense, bense şey çenemi bile hissetmiyorum. O yüzden konuşmayı hiç olmadan engelleyemiyorum, ancak biraz dinlendikten sonra onları susturmaya çalışıyorum ama pek başarılı olamıyorum.
Ben onlara bunu söyleyince ikisi birden, "Sen sus, zaten senin başının altından çıktı bu!" diyerek beni püskürtüyorlar.
Merak etmeyin ben buna da alışkınım. Yani hem geri püskürtülmeye hemde her haltın benim başımın altından çıkmasına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfic"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×