Bölüm 6: Bazen, Ruhum Üşüdüğünde

214 26 81
                                    

Seni özlediğim için geriye dönmek istedim. Geriye dönmek isteyişim, hem seni affetmem hemde kendime ihanet etmem anlamına geliyordu. Ama ben hep geriye dönmek istedim. Çünkü gururumun, sana duyduğum özlem karşısında hiçbir şansı yoktu, hiç yoktu, hiçbir zaman olmamıştı.

***

İçmeye alışkın değilim. Asla değilim. Ve şuan cidden kendimi yerlere atıp sızmaktan başka bir isteğim de yok hayattan. Ama tüm olabilirliğine rağmen, bunu yapmam imkansız. Çünkü ne halde olursam olayım kendimin ve arkadaşlarımın gururunu korumalıyım. Şuan onlara onları öldürebilecek kadar sinirliyim ama bunu başbaşayken yapacağım. Elin adamlarının yanında değil. Şuan yapmam gereken onlara sahip çıkmak, sızmamak için tek sebebim gerçekten bu. Hem yarın olanları duyunca hissedecekleri utanç onlara acımama da neden oluyor, itiraf edeyim.

Oflamak istiyorum. Karşıdaki dağları yıkacak kadar oflamak. Ay Allah'ım, ne hallere düştüm güzel Rabbim?
Biliyorum, biliyorum. Bunca sene sana kin güttükten sonra birden bire böyle inançlı olmam, beni senin gözünde tam bir cehennem yolcusu yapıyor ama lütfen şartları bir değerlendir ve tekrar düşün. İnan bir tek senin merhametine güveniyorum şu dünyada. Gerçekten. Şuan dua etmekten başka çarem olmaması da cabası.

Jongin'in yardım teklifini kabul edeli on saniye falan oldu sanırım. Ama, ama sanki benim omuriliğimden sıvı alıyorlar, ve zaman cıva hızında akıyor. Ve cıva nasıl akıyor bilmiyorum bile.

"Şimdi." diyorum başka çare yok, "Sen KyungSoo'yu taşı bende BaekHyun'u taşıyacağım. Zaten hesap işini hallettim."

"İyi de Yixing, sen de sarhoşsun ve belin de rahatsız nasıl taşıyacaksın Baek'i?"

"Sen olmasan ikisini birden nasıl taşıyacaksam öyle." dediğim anda tüm sinirimi zıplatacak biri, tüm sinirimi zıplatacak şeyleri söylüyor.
"Ben BaekHyun'u taşırım."

Jongin'e bakan yüzümü hırsla o çam yarmasına çeviriyorum. "Senden yardım isteyen mi oldu, hem sen ne sıfatla taşıyacaksın benim arkadaşımı?"

Gözleri irileşiyor. Çünkü benden böyle sert şeyler duymaya alışkın değil. Grubumuzda bunu KyungSoo büyük bir zevkle üstleniyor ama şimdi iş bana kalıyor o sızmış olduğu için.

Ama sanmıyorum ki sarhoş olmasam bunu ona söyleyeyim. Kırmaktan korkuyorum hala, bir salak gibi.

Şaşırıyor ve sinirleniyor belli ama kendini kontrol altına alıyor, sakin ve uzlaşmacı bir sesle
"Bak." diyor. "Yardımcı olmak istiyorum ve yardıma da ihtiyacın var gibi görünüyor." Sesinde kötü bir niyet olmadığını bilmeme rağmen ona olan sinirim giderek artıyor.

"Senin yardımını istemiyoruz. Senin yardımına mı kaldık lan bi-" derken Jongin beni susturuyor koluma girerek ve beni geri çekiyor. Baek'e bakıyorum. Masanın üstündeki şişeyi alıp başıma dikiyorum sakinleşmek ümidiyle. Sert ve acı sıvı boğazımdan aşağıya giderken kalan bilincimi de kaybetmeme az var biliyorum.

Ben sendeleyince Jongin beni oturtuyor. Herkes susmaya devam ediyor ama hala bardaklar konuşuyor.

Baek o ara, uyumaya devam ederek "Sana sus dedik lan, değil mi Soo'cuğum?" diyip gülüyor. Chanyeol'e bakıyorum o an. Ona ve onun BaekHyun'a olan bakışlarına. O bakışlarda özlem ve acıdan başka bir şey göremiyorum. Başımı masaya ne yapacağımı bilemez halde bırakıyorum.

Chanyeol'ün sesini duyuyorum, parça parça sanki her hücresi. Öyle kırık sesi. Her parçası kırık olmasa sesi böyle çıkmaz biliyorum.
"Yardım edeyim izin ver, en azından bu gece. Onların bilmesine gerek yok. İzin ver yeter."

Tüm Kaçışlar Kendindendir  "hunlayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin