Bölüm 5: Koştum ve Kaçtım

224 24 85
                                    

Yorulduğumuz ve kırıldığımız bu günlerde sanki her şey birbirini bekliyormuş gibi. Ne zaman güzel günler görürürüz, bilemem. Tek bildiğim elimizde şimdiki andan başka bir şey olmadığı. Evet elimizde şimdimizden başka bir şeyimiz yok.

*__________

Üçümüz, uzun ve kalabalık yollarda birilerine ister istemez çarparken, anlamadığımız konular hakkında konuşuyoruz, sanki bir dahaki başkanlık seçimlerinden başka önemsediğimiz bir şey yokmuş gibi. Ve söylemeden geçemeyeceğim ben bir Çinliyim.

Ne zaman dumanlı olsak saçma şeyler yaparız. Ve genelde saçma şeyler yapıyoruz. Bu da demek oluyor ki...

Baek derslerde bize yakın ve güzel olan içebileceğimiz mekanlara baktığını ve en iyisini bulduğunu iddia ediyor. Ona asla güvenmiyorum. Biz, onunla ikimiz yani, her işi elimize yüzümüze bulaştırırız. Soo öyle değil çok şükür.

İçmeye gidiyoruz topluca. Yani üçümüz. Bizim topluluğumuz bu üç kişiden oluşuyor. "Bu en son ne zaman oldu deseniz?" size lise mezuniyeti derdim sanırım. Yani bu daha on sekizime girmeden öncesi demek oluyor. Reşit olamadan mezun olmamla çok alay etmişlerdi.

Yani demem o ki biz pek içmeyiz böyle sarhoş olmak isteyerek, zaten içmeyi de beceremiyoruz. O yüzden olağanüstü bir şey bizim için. Liseden mezun olmak kadar olağanüstü. Peki, Byun BaekHyun neden içmek ister? Neden? Zaten normal halinde bile yarı sarhoş zannedilen Byun için, içmek ne bileyim, derslerde not tutmak gibi bir şey olsa gerek. İmkansız.

İçmek istiyor çünkü içmede hiç iyi değil.
İçmek istiyor çünkü konuşmak istiyor.
İçmek istiyor çünkü içince konuşabiliyor kalbindeki yaraları. İçmek istiyor çünkü içince sapıtıyor.
İçmek istiyor çünkü Chanyeol'e gitmek istiyor.
İçmek istiyor çünkü içince geçiyor zannediyor.

Bunu kendisi bile bilmiyor sanırım, neden içmek istediğini. Ve neler yaptığını içince. Çünkü Chanyeol'e gitmeme kararını aldıktan sonra içmeyi aklından bile geçirmemesi lazımdı eğer neler yaptığını bilseydi sarhoş olunca.

İçmek istiyor çünkü içtiği geceyi hiçbir şekilde hatırlamıyor. Sanki hatırlamayınca acı çekmiyormuş gibi. Sanki hatırlamayınca sen dün geceyi, hiç acı çekmemişsin gibi. Acıların o sarhoş kafanda yok olmuş gibi. Ama öyle değil. Hatta daha çok yıkılıyorsun. Azıcık kalan gücünü de alıp götürüyor senden. Hiç mi hiç dayanamıyorsun, asıl o zaman. Yıkılıp kalıyorsun. Ağlıyorsun, sövüyorsun ve onu arıyorsun belki. Belki çok içmişsen onun yanına bile gidiyorsun, kimse seni tutmazsa eğer. Çok bildiğimden değil de işte bu söylediklerim, çok gördüğümden.

Ara sokaklara sokuyor bizi Baek. İnsanlar korkup kaçacakları türden değilde bilmeyen insanların uğramayacağı türden sokaklara. Garip kokulu sokaklardan ve garip insanların yanlarından, üzerinde garip afişler ve garip yazılar bulunan duvarların önünden geçiyoruz.

Gariplikleri kötü manada değil asla. Sadece ben pek görmedim böyle şeyleri de ondan biraz yadırgıyorum. Ailesi belirli bir otorite ve yaşama bağlı olunca insanın bu tür mekanlar görmeye değil, ne bileyim kültür merkezine alışkın oluyor, en azından ben öyleyim diyelim. Büyükannem bir balet ve şimdi emekli bir üniversite hocası aynı zamanda, büyükbabam ise bir piyanist. Öyle bir aile işte. Bu kadar benim ailem.

Gariplikleri kötü bir manada değil. Zaten birine kötü bir manada sözler edebilecek mevkide biri de değilim ben, biliyorsunuz. Deliyim. Ailesi iki, arkadaş çevresi iki ve hayal dünyası artık bir kişiden oluşan bir deliyim. Öyle kimseyi yargılayacak statüde biri değilim. İstesem bile yargılayamam yani.

Soo "Nerden buldun burayı?" diyor. Bir şeylerden şüphelenmiş gibi bir hali var. Baek çok takmadan telefonundan mekanı bulmaya çalışmaya devam ediyor.
"İnternetten." diyor yüzünde ehehehe gibisinden bir gülümseme var. Bir haltlar yedim diyor şuan beden dili, beni bile işkillendiriyor.

Tüm Kaçışlar Kendindendir  "hunlayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin