Şimdi Şarkılarım Bile Senin Tarafında.
“Üzüldün, ha?” diye soruyor.
“Biraz.” Diye cevap veriyorum ona.
“Bir şeye ait olamamanın sancısını taşımak kolay değil. Öyle çok acıtır ki bazen nefes almak istemezsin. Düşünmemek istersin sancıyı, düşünmeyince yok sayabileceğini sanarsın ama hiç yardımı olmaz. Ait olamamanın acısı kaşıntıya benzer. Sen her ne kadar yok sayarsan say bir türlü geçmez. En sonunda tüm çabana rağmen kaşımak zorunda kalırsın, biraz rahatlar gibi olursun kaşıyınca.
Kaşımayı bıraktığında ise bir yarayla burun buruna gelirsin. O yarayı sarmak için uğraşırsın daha sonra, tam sardın derken o kaşıntı tekrar gelir, döngü tekrarlanır. Döngünün içine düşer ve eğer gerçekten şanssızsan döngünün kendisi olursun. Döngü seni zincirlere bağlar ve zincirleri kıramazsın. Kırılmaz o zincirler. Kaşına kaşına, yaralar ve yarabantları içinde çırpınmaya ve beklemeye devam edersin sonuna kadar. Bir şeye ait olmayı beklersin ya da kendi mutsuz sonunu.”Uzun konuştuğum için derin bir nefes alıyorum. Gözlerim doldu dolacak ama yine de gülümseyip ona bakıyorum. Bana hayatımda görmediğim bir ciddiyetle bakıyor. Bir şeyler daha seçiyorum gözbebeklerinin içinde, görmeme izin veriyor ne hissettiğini. Şefkat var gözbebeklerinde, anlayış var, samimiyet var. Başka şeyler de var sanırım ama daha fazla bakamıyorum. Bakışlarındaki şefkat beni afallatıyor. Ağlamaktan korkuyorum. Hele de birine sığınmaya ihtiyacım olduğu şu günlerde ve yaralarımı bu kadar açmışken. O bir şey demeyince gülümseyerek
“Çok konuştum, ha?” diyorum kendi evimin giriş kapısından girerken, o da benimle giriyor.“Devam et.” diyor.
“Bir şeyler daha söylemelisin, söylemek istiyorsun değil mi?”
Aslında söylemek istediğim bir şey olmasa da o an birden ağzımdan çıkıyor kelimeler.
“Asıl can acıtan şey en yüksek noktadan düşmektir derler ya, haklılar. Sen yaralar içinde çırpınırken bir mucize belirir bir anda. Ve sen o mucizeye sımsıkı tutunursun, sonunda bir şeye ait olduğunu sanarsın. Ama sonra uyanmak zorunda kalırsın rüyadan çünkü ait olduğun şey sana ait değildir çoğu zaman. Ait olduğun şey sana ait değildir bu taşıyabileceğinden fazlasıdır. Bunu anladığın zaman eski yara bere içindeki halini ararsın çünkü bu öyle bir düşüştür ki sende kırılmadık kemik bırakmaz ama öldürmez de. Kalkıp yaralarını saracak gücü bulamazsın düştükten sonra. Ölmeyi dileyerek beklersin sadece. Sadece ölmeyi beklemek kalmıştır sana. Seni ölümden kurtaracak tek şey ait olduğun şeyin sana gelmesidir. Kim bu kadar şanssız olur ki?” deyip gülümsüyorum.Ama o gülümsemiyor. Öylece yüzümü arşınlıyor gözleri.
“Can sıkıcı şeyler işte.” diyorum omuzlarımı silkerek. Ellerindeki poşetleri yere bırakıyor gözlerini gözlerimden ayırmadan. Sonra sağ elini kaldırıp sol gözümün altına dokunuyor baş parmağıyla.
“Akıtmadığın gözyaşlarının ağırlık yaptığı kalbine rağmen seni gülümsemek zorunda bırakan bu hayatı affedebileceğimi sanmıyorum.” diyor.Öleceğimi sanıyorum.
O an, orada öleceğimi sanıyorum. Bir şey diyemiyorum. Söylenebilecek her kelime benden çok çok uzağa kaçmış sanki. Sadece gözlerine bakabiliyorum. Elimden başka hiçbir şey gelmiyor.Ne onun limanına sığınabiliyorum ne de bir adım geriye atıp onun esaretinden kaçabiliyorum.
Sol gözümün altını seviyor baş parmağı bir süre daha. Anlıyorum ki sonra gözümün altını sevmiyor, akıtamadığım gözyaşlarımı siliyor.İşte o an kendimi tutamıyorum. Tam sol gözümden onun baş parmağına bir damla düşüyor.
Bir başkası izliyor ilk damlayı. Kendimi durduramıyorum. Duramıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×