Bölüm 23: Kolay Mı Sanıyorsun Kolaysa Yan O Zaman

99 17 44
                                    

Sen benim dinlediğim en güzel şarkı. Sen benim en sevdiğim şarkıyı söyleyen ses. Sen benim yazdığım mektubun ilk satırı. Sen benim en eski defterim.
Sen benim en çirkin el yazımla ancak en temiz düşüncelerimle yazdığım ilk defter, ilk günlüğüm.
Sen benim o ilk günlüğüme her gün yazdığım ilk uzağım, ilk aşkım.
Seni defterlere kelimelerle çizmeye o zamanlar başladım. Seni defterlere çizdim, bazen de kazıdım. Sinirlenip, kendime yediremeyip yırttığım da oldu senin hatıranı koyduğum sayfaları. Adını hiç anmadan seni yazdım hep, hep seni yazdım, kimseler anlamasın diye, önce kendim.
Önce kendimden sakladım seni. En çok ben tepki gösterirdim sana hala meylimin olmasına. Sonra diğerlerinden sakladım.
Sen benim kaçtığım ama hep ona sürüklendiğim kumsal, ben çaresiz bir şişe. Ne senden kaçabilecek gücüm oldu, ne de sulara batabilecek. Sürüklendim öylece, kendi hayatımı da aynı sefillikle sürükledim yanımda. Gözlerim kör, kulaklarım duymaz, ellerim tutmaz, dillerim söylemez oldu. Üzerimde tarihe gömülmüş bir hükümdarlığının sonunu getiren, halkının canına mal olacak hataları yapan bir yazmanın ağırlığı var. Geçmiş hayatlarım gibi bu ağırlık. Gerçek ve yükü tam üstüme göre. Geçmiş hayatlar da yük oluyormuş geçmişimiz gibi üstümüze?

Uykusuzluk bir ceza gibi gelir bana. Uykusuz kaldığım günlerden bir şey beklemem ancak her nasılsa yine de sinirim tepemde gezerim. Sinirim insanlara değil benim uykusuzluğumun sebebi olan bir türlü uykuya dalamamamadır.

Gece yatağıma girdiğimde tüm yorgunluğum ve uykuya olan özlemime rağmen neden uyuyamam ki?
Vicdanım rahat değil desem, değil.
Yorgun değilim ya da uykum yok gibi seçenekler söz konusu bile olamaz. 
Bir şeyi düşünüyorum kara kara desem o da değil.
Suçlu nerede bulamıyorum. Nedir beni uykuya bu kadar hasretken uykuya aç bırakan?

Uyuyamayacağımdan emin olunca Sooların evine geldiğimde kaldığım odamdan çıktım ve Soo'nun odasına doğru adımladım. Uzun koridordan geçerken her vazonun düzen içinde ve her bitkinin tozunun alınmış olmasına şaşırmadım. Soo ve annesi şu temizlik olayını baya seviyorlar.

Kapıyı hafifçe açıp Soo'nun odasına giriyorum. Saat 04.57.
Soo'nun kendi gibi kokan odasında olmaktan büyük haz duyduğumu söylemiş miydim? Odası harika kokuyor. Biraz bal ve bolca kırmızı meyve gibi. Bu ağır ruhlu çocuğa bu koku gitmez diye düşünmeyin.

Ona güzel olan her şeyin yakıştığını öğrenmiş olmanız gerekiyor.

Soluna dönmüş ve yumuşak bir yastığa sarılmış uyuyor. Başının altında ise incecik bir yastık var. Sıcak olduğundan olsa gerek yorganı bacakları arasına sıkıştırmış. Masum bir bebek gibi duruyor. Ama bunu ona söylemeye kalkarsam beni boğazlayabilir. Bunu istemeyiz.

Penceresine gidiyorum ve perdeden karanlık göğe bakıyorum.

Soo'nun perdeleri sonuna kadar açık bu gece.  Ay ışığına hayır diyememiş olmalı.

Kendini yalnız mı hissediyorsun?

Gelmesini beklediklerin gelmiyorlar mı?
Yine.

Pencereye sırtımı yaslayıp odasına göz atıyorum. Koyu gri ile boyadığımız iki duvarın biri kitap raflarıyla kaplı, kendine yarattığı küçük kütüphanesi düzenli her zamanki gibi. Diğer iki duvar tezat bir şekilde bej renginde. Yaslandığım pencerenin olduğu duvar ve kapının olduğu duvar.

Tüm Kaçışlar Kendindendir  "hunlayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin