Bölüm 32: İsmim Hep İsminle Anılsın İstiyorum

118 13 49
                                    

İsmim hep isminle anılsın istiyorum. Kahve masalarındaki sohbetlerde bile ayrı düşmesin adım adından. Benim nasıl da sana karıştığımı, senden olduğumu, senin nasıl da ben gibi olduğunu, ben olduğunu her canlı bilsin istiyorum.

Benim güzel Anka kuşum, senin yangının olmak istiyorum. Şu, diğerleri her şey bitti dediğinde, sana yeniden doğmayı vaat eden yangın. Öyle bir yangın ki, her zerreni yaksın, kavrul içinde. Bana karışsın her zerren, un ufak ol. Benden ol. Ben ol. Sonra yangın bitsin istiyorum, sen eskisinden de ihtişamlı bir şekilde yeniden doğ. Eskisinden güzel, eskisinden daha güçlü uyan yeni sana. Ve nihayetinde benim yangımla geçirdiğin her an senin mucizen olsun. Benimle yandığın her an için teşekkür et. Var olma amacı seni daha güçlü bir şekilde yeniden dünyaya getirmek olan benim varlığım huzur bulsun. Ama hep seninle olsun. Her gün, her an, yanarak, yana yana taşı beni, kalbinde.

Korkmak çare değil. Koyunların yünlerini kırpmak nasıl yeniden uzamasına çare değilse korkmak da çare değil. Sen korkuyorsun, korku yanında saklanmayı da getiriyor. Saklanırken korkuyorsun. Korkarken saklanıyorsun. Aramaya başlıyor sonra kaçıktıkların seni. Katillerin. Kalıntıların. Senden arta kalanların.

Aradıkça hırslanıyorlar. Kızıyorlar sonrasında sana. Diyorlar ki, bulamaz mıyım seni, bulduğumda daha kötü olmaz mı her şey? Zindan etmez miyim sana hayatı?

Daha çok korkuyorsun. Belki teslim olsan, teslim olsan, cesaret edebilsen buna, daha az hasarla atlatırsın ama olmuyor. Korkun büyüyor. Daha çok saklanmak istiyorsun.

Biliyorum işte.

Öyle yaptım geçmişte. Öyle oldu. Tıpkı böyle.

Bir yanım teslim olmak istedi, bir yanım savaşmak, diğeri kaçmak, öteki saklanmak. Ama hepsi korkmak istedi.

Aralarından birini seçemedim, ama korktum. Çok korktum, seçim yapmaya çalıştığım her an, o korku beni titretti. Her zerremi salladı.

Ne kaçacak kadar gurursuzdum ne de aksini yapacak kadar gururlu, ne savaşacak kadar cesur.

Biri değildim, ya da bir kaçı.

Korkaktım.
Kırıktım.
Tecrübesizdim ve sevgiye açtım.
Acıya tok.

Beş sene ilk aşkımın izlerini taşıdım. Bana açtığı yaraları da.

Sarması için içten bir özürü yetti.
Kalbini açması yetti.
Duvarları da yıktı üstüne.

Onu eskisinden de çok severken buldum kendimi.

Sanki kendi Oh Sehun'um kadar tamdı.
Tam da bana göreydi.

Ama biliyordum ki, aşk tam sana göre olmayanı bile tam da sana tam olarak hale getiriyordu. Aşk denen şey aşık olduğun şeyi değil seni aşık olduğun şeye göre şekillendiriyordu.

Daha çok seven daha çok bedel ödüyor.
Daha çok seven daha çok fedakar oluyor.

Bilirsiniz.
Bu işler böyledir.

Sevdiğin kadar yanıyorsun.
Sevgin senin yangının bizzat kendisi oluyor.
Ondan.

Bekledim. Seneler boyu. Uzun seneler.
Uzun ve soğuk geceler, sıcak ve sersem gündüzler boyu bekledim, bu acının benden alınmasını.

Tüm Kaçışlar Kendindendir  "hunlayHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin