Karanlıktan korkar mısın, diye sordu. Korkmam dedim. Korkmazdım. Dedim ki ona, insanlar da korkmaz karanlıktan. Şaşırdı ben bunu deyince.
İnsanlar karanlıkla gelen bilinmezlikten korkarlar dedim. Bilmemek onları titretir, bilememek onları yağmalar. Cesaretleri kırılır bilmemek karşısında. İnsanlar karanlıktan korkmaz. İnsanlar bilinmezlikten korkar, tekrarladım defalarca bunları. Sonra ekledim, en korkuncunu kendi zihinleri yaratır da onlara verir, ondan fazlasını, ondan daha ağırını evrende hiçbir şey veremez. Doğru, dedi. Kendi zihinlerimizden daha acımasız bir cellât görmedim.Uçsuz bucaksız evrende ben biriyle karşılaşmışsam bu demektir ki sonsuz olasılık içinde bir mucizeyi gerçekleştirmişiz. Bundan mütevellit hayatıma değen herkese kalbimdeki tüm iyi şeyleri vermek istiyorum. Elimden geleni yapıyorum bunun için. Çünkü hayatıma değen ve değmeye devam eden her insan aslında bir mucizeyi taşıyor. Yıldızlar gibiler. Şu kocaman evrendeki milyonlarca yıldızlardan birkaçı onlar ve benim gökyüzüm onlara bakıyor. Benim için parıldıyorlar ve o an benim karanlık geceme ışık, yaralı ruhuma umut oluyorlar. Onlar için elimden geleni yapmak boynumun borcu haline geliyor. Eğer hayatımdaki birinin canının yanmasını önleme imkanım olsaydı ölmeyi bile göze alabilirdim. Böyle bir şeyi kimse sunmuyor ama.
Bulunduğum arka koltukta boş gözlerle ellerimi izlerken bunu düşünüyorum. Soo öylece duruyor, nasıl bu kadar sakin kalabiliyor anlamıyorum. Sakin kalmasa ne yaparım onu da bilmiyorum ya neyse. Jongin sıkıntıyla direksiyonu tutuyor ve sıkıyor. Arabanın içindeki gerginlik hepimizi kızartırken kimse ağzını açıp bir şey demiyor. Arka koltukta oturmuş ağlamamak için gözlerimi kapatıp kendimi sıkarken çareyi pencereden dışarıyı izlemekte buluyorum. Her şey normal görünüyor sakin bit şekilde ilerleyen arabamızın içinden bakıldığında. Herkes normal gözüküyor. Bazıları koşuyor, bazıları oturuyor bir kafede, bazıları somurtuyor ve bazıları da gülüyor.
Pencerelerden seyret, içlerine girme.
Belki dışarıdan baksam bize de bizde gayet normal görünebiliriz. Üç genç, normal bir hızla giden bir arabadalar. Neresi anormal ki?
Ama biraz yaklaşıp da bana baksalar yanımda oturan hayali bir dostun olduğunu söylerim. Öndeki iki çocuğun birbirlerine aşık olduklarını ama onların bile bilmedikleri bir şekilde birlikte olamadıklarını, önde sağ tarafta oturan Soo'nun annesinin hastanede olduğunu söylerim onlara. Biz artık pek de normal sayılmayız onlar için ben bunları söyleyince.
Pencerelerden seyret, içlerine girme.
Fazla yaklaşma.
Yaklaşınca uzaktan gördüğün parlak ışıkların büyük bir orman yangının alevleri olduğunu fark edeceksin.
Fazla yaklaşma.
Durdurmaya gücünün yetmeyeceği yangının önüne geçme.
Soo ağlamamak için kendini sıkıyor. Yüzüne 'biliyordum her şeyin bir bir başıma yıkılacağını' diyen bir maske geçirmiş. Kendini şu an çaresiz hissediyor ve oldukça da sinirli olmalı. Ona yaklaşmak istiyorum. Elim omzunu sarsın istiyorum.
O bunu istemiyor ama biliyorum. Biliyorum işte. O sadece biraz nefeslenecek alan istiyor. İçinde kendine yer açmaya çalışıyor. Kendi içinde kendine yer açmaya çalışıyor çünkü kendine sığınmak istiyor. Kendinde biraz saklanmak istiyor, sindirebilmek için her şeyi. Ama içi öylesine dolu ki biraz olsun yer yok ona.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tüm Kaçışlar Kendindendir "hunlay
Fanfiction"İnanmadılar, inanmayacaklar. Kabul et, nereye gidersen git kurtulamayacaksın.Çünkü tüm kaçışlar kendindendir." dedi hafifçe gülümsedi "Tüm kaçışlar kendinedir." 24.10.2017 Tamamlandı. ×hunlay×