0.4 ✔️

2.4K 161 108
                                    

Resmen gram uyku uyuyamadığım bir gece geçirmiş ve sabahın 06:00'da gözlerimi bir daha kapatamayacak gibi açmıştım. Gece uyuyamayıp, tüm zamanımı üyeleri düşünerek ve heyecandan delirerek geçirdiğim için yataktan kalkarak sunumunu yapmak için buralara kadar geldiğim çalışmam üzerinden son bir kez daha geçmeye karar verdim.

Bilgisayarımı çantanın içerisinden çıkartmaya çalıştığım esnada yere düşen AMAs biletime baktım. Beni buraya gönderebilmek için VIP bilet almak zorunda kalsalarda şefim beni ikiletmeden istediğimi yerine getirmiş ve bana bu güzelliği sağlamıştı.

Eğilerek aldığım biletime en güzel saygıyı göstererek yerine koyup, sunum üzerinde bir kaç saat kafa patlattım. Bazen kafamı işe yönlendirmek çok iyi geliyordu ve bu yüzdende sürekli çalışıyordum.

Komidinin üzerindeki telefonuna son bir göz attım ve hazırlanmam gereken saatin geldiğini anladım. Masanın üzerinde ki bilgisayarımı kapatarak hazırlanmak için ayaklandım.

Önce kahvaltı yapacak daha sonrada sunum için toplantı salonuna gidecek olduğum için üzerime uygun bir elbise ve altına kısa topuklu bir ayakkabı giydim. Zaten boyumun çok kısa olmamasından dolayı fazla topuklu ayakkabılar ya da kısa kıyafetler ile rahat edemiyordum.

Yaşasın spor ayakkabı ve jeanler..

Saçımı düzeltip yüzüme hafif bir makyaj yaparak işimi bitirdiğimde, odadan telefonumu ve anahtarımı alarak ayrıldım.

Kafamı öne eğerek yürüdüğüm ve düşüncelere daldığım için, kahvaltı salonuna girdikten bir müddet sonra BTS üyelerinin kahvaltı yaptığını fark ettim.

Sonunda normal biri gibi görünürken karşılaştık.

İlk önce onlara kafa selamı verip daha sonra kahvaltılıklara döndüm.

Bu ne biçim kahvaltı anlayışı! Kahve ve waffle? Hemde sabah sabah!

(Küfür eder gibi yazmışım ama ben tamda böyle kahvaltı yapıyorum. 😂)

Kahvaltı alanında gözlerimi gezdirirdim ve Türk kahvaltısına bir kez daha şükrettim. Umutsuz bir şekilde waffelları süzüyordum ama onları yemekten başka bir çarem varmış gibide görünmüyordu. Namjoon'un birine seslendiğini işittim. İlk korece sonra ingilizce olarak seslendiği kişi onu duymadığı için bakışlarım ile onlara doğru dönmüyordum.

"Army!"

Son seslenişin karşılık önce etrafıma sonra onlara doğru tekrar bakışlarımı yönlendirdim. Israrla onu duymayanın kim olduğunu arıyordum ama sonra Namjoon'un parmağı beni işaret ediyordu ve yanına gitmememi ister gibi haraket ediyordu.

Gözlerimi büyüterek şaşkınlığımı gizleyemeden elimi kendime çevirip 'ben mi?' İşareti yaptım ve karşılığında kafasını sallayarak beni onayladı.

Adımlarımı onlardan tarafa yönlendirdim. Sanki yavaş çekimde o tarafa gidiyordum ve kalbim yerinden çıkacakmış gibi atıyordu. Kalbimin çıldırmasına karşılık Jimin ile göz göze gelmiş olmam işimi daha çok zorlaştırdı.

Sonunda bana milyon saat gibi gelen ama aslında yarım dakikamı bile almayan yolculuğumda yanlarına varabilmiş ve hepsine saygı ile eğilerek selam vermiştim.

"Merhaba, bize eşlik etmek ister misin? Sana bir teşekkür etmek istiyoruz" Lider olarak benimle konuştuğunda gözlerim her birinin üzerinde saniyelik gezdi ve yakından ne kadar mükemmel olduklarını düşünmeden edemedim.

"Çok isterim" heyecanım tüm yüzüme yaymıştı. Zaten gizlememde imkansız gibi bişeydi. Yanşarına oturmadan masadaki yiyeceklere bir göz attım. Hepsinin önünde waffle vardı. Ne kadar sağlıklı olmasada, kalorilerini dert etmediklerini düşündüğüm için mutlu oldum. Sonuçta hepsi gayet harikayken bir kaç insanın saçma düşüncesinden dolayı diyet yapmayı düşünüyordu.

"Ama öncelikle bende kendime birşey alıp gelsem olur mu?" Namjoon sorumu kafasıyla onaylarken diğerleri kendi aralarında konuşuyor, Jimin ise önündeki waffle'ı çatallıyordu.

Kendime bir kaç waffle parçası ve kahve alarak masaya döndüğümde, Jimine dönerek yüzüne baktım. Hala solgun görünüyordu.

"İyi misiniz?"

Bakışlarını bana çevirince bir saniye kadar kalbim dursada, kendine gelip atmaya devam etti.

"İyiyim teşekkür ederim. Yanımda olduğun için şanslı sayılırım."

Asıl şanslı olan benim, ben. Hayatımda ilk defa şans yüzüme güldü be..

"Asıl ben şanslı sayılırım." Gülümsediğim sırada Taehyung konuşmaya atladı.

"Çok mesafeli konuşuyorsun, Army değil misin?" Konu Army olup olmama gelmişti ama kimse koreceyi nerden bildiğime dair en ufak bir merak içerisinde değildi.

"Şey.. Ben nasıl konuşacağımı bilemediğim için.. Yani o yüzden böyle konuştum ama."

Nasıl konuşmam gerektiğini kafamın içerisinde düşünürken, önümdeki waffle ile uğraşmaya başladım.

"Bizi dinliyor musun peki?" Diyerek sorusuna cevap vermediğimi belli eden Taehyung'a bakarak cevap verdim.

"Tabi ki dinliyorum. Hatta bende bir Army'im ama sizleri çok sıkmak istemediğin için biraz mesafeli davranıyorum sanırım."

Taehyung gülersedi ve diğerleri yemeklerine devam etmesine karşılık o da onlara katıldı. Bir ara cevabıma karşılık Hoseok'un bakışlarında yumuşama gördüm desem yeriydi.

Bir süre masada sessizlik olurmuştu çünkü herkes wafflena odaklanmıştı. Önümdeki waffle'in bitmesiyle tekrar bakışlarım yanımdaki adama döndü. Neden bu kadar solgun göründüğünü merak ediyordum. Kontrol manyağı olarak elimi elinin üzerine koyup vücut sıcaklığını kontrol ettim.

Cesaretime burdan koca bir alkış..

Bakışları ağır bir şekilde bana dönmeye başlayınca  elimi hızlıca geri çektim.

"Şe-şey.. Üzgünüm. İsteyerek olmadı." Bir anda tüm bakışlar üzerimize dönmüştü. Jimin ise masadan aniden kalkmış ve diğerlerine dönmüştü.

"Üzgünüm, iyi hissetmiyorum. Odaya çıkıyorum."

Arkasını dönüp gitmek istediği esnada fazlaca utandığım için oturduğum yerden hızlıca kalktım.

"Bende gitsem iyi olucak." Tam arkamı dönüp ilerliyeceğim sırada, ayağım yanımda oturan Namjoon'un ayaklarına takılıp dengemi kaybetmeme ve düşmeme sebep oldu. Anın korkusu ile kollarımı herhangi bişeye tutunabilmek için uzattım ve ben düşmeden bir kaç saniye önce kollarım bir çift bacağı tutarak destek almaya çalıştı. Ve kahretsin ki bu bacaklar Jimin'e aitti.

#Güncellendi.

Güncellenen bölümlere ( ✔️ ) işareti koyuyorum

Aşk Tanecikleri | PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin