🍪☕️Keyifli okumalar ☕️🍪Jimin'in anlatımından
"Hey Min?" Benim evimdeydik ve o beni zorla televizyonun önüne oturtmuş ve yemek yapmak için mutfağa geçmişti. Aslında yardım etmek için baya ısrarcı olmuştum ancak inatçıydı ve beni buraya oturmuştu. Sadece onbeş dakikadır oturuyordum ama uzun sürmemişti işte. Yanına çağırıyordu ve ben o bana her seslendiğinde sırıtarak yanına gidiyordum.
"Efendim?" Mutfak kapısından kafamı uzatarak cevap verdiğimde eli ile içeri gelmem için işaret yaptı ve bende çağrısına karşılık olarak yanına ilerledim.
"Min şuradaki tabağı bana verir misin?" Gülümseyerek gösterdiği yere baktım. Benimle eğleniyordu resmen. Tamam ondan uzundum ama gösterdiği yere ben bile uzanamazdım ki.
"Oraya uzanamayacağımı biliyorsun." Biraz ona doğru eğilerek konuştuğumda kıkırdadı.
"Eğleniyor musun?" Ellerini yanaklarına yerleştirerek "Evet Min-Min." Dediğinde etkilenmiyormuş gibi doğruldum ve sağdaki sandalyeyi alarak dolabın olduğu yere koydum.
"Bu artık beni etkilemiyor, başka bişey bulmalısın." Sandalyenin üzerine çıkarken sesimi sabit tutmak için baya çaba harcıyordum ve sonucu başarılı olmuştu çünkü aldığım tabağı ona uzatırken artık elleri yanaklarında değilde belindeydi ve yüzünde sakin tutmak için çabaladığı bir ifade vardı.
"Ne yani artık benden etkilenmiyor musun?" Söylediği ile gülmemi tutamayarak elimdeki tabağı masanın üzerine koydum ve yanına ilerledim. Bana baktığında bile içim titriyordu nasıl ondan etkilenmediğimi düşünürdü anlayamıyordum.
"Neden gülüyorsun seni küçük Min bozuntusu?" Korecesini son zamanlarda baya ilerletmişti ve artık daha iyi konuşuyordu. Tabi şu ismimi kısaltma işi ayrı bir olaydı. Bana Min demesi hoşuma gidiyordu ama ben ona hala adıyla seslenirken garip hissediyordum. Takma bir isim düşünmüştüm ama bulamamıştım. Çünkü özel olsun istiyordum. Sevgi sözcüklerini ise fazla bulduğunu söylediği için o şekilde seslenemiyordum. Garip biriydi ve benimde hoşuma gidiyordu.
Kollarımı ona doladım ve kafasını, kulağı kalbime gelecek şekilde göğsüme yasladım. Uzun süredir birlikteydik ama hala ona her dokunduğumda kalbim hızlanıyordu. Bu yaptığım ise ondan her şekilde etkilendiğimi anlamasına yardımcı olsun diyeydi.
"Kalbimin nasıl attığını duyabiliyor musun?" Kafasını hafifçe sallarken mırıldandı.
"O zaman senden etkilenmediğimi düşünme. Çünkü sen bana baktığında bile kalbim titriyor." Ellerimi omuzlarına koyup onu kendimden uzaklaştırdım ve ellerimi yanaklarına koyarak yüzüne yaklaştım. Hala gözlerinin içerisine baktığımda bende utanıyordu ve bu aşırı hoşuma gidiyordu.
Yüzümü biraz daha ona yaklaştırdım ve öne doğru çıkan dudaklarına küçük bir öpücük kondurdum. Geri çekildiğimde gözleri hala kapalıydı ve elleri ile üzerine giydiği saçma önlüğü sıkıyordu. Gülümsedim ve ses çıkartmadan içeri ilerledim.
~~
Burnuma güzel kokular geliyordu ve ben kafamı gömdüğüm telefonumdan bu sayede kaldırabilmiştim. Yapacak bir şey bulamayınca Can'a mesaj atmıştım. Küçük bir sırrımız vardı, boş bulduğumuz her vakitte bana Salang için Türkçe öğretiyordu ve şimdiye kadar Salang bilmesede baya öğrenmiştim. Arada ağzının içerisinde söylendiği sözcükleri anlıyordum çünkü Can'dan bilerek ilk onları öğretmesini istemiştim. Genel olarak isyan ediyordu. Aslında Can ile küfür ediyordur diye düşünmüştüm çünkü bana ilk öğretmeye kalktığı kelime kesinlikle hoş olmayan bir sözcüktü, ama Salang asla öyle kötü sözler kullanmıyordu. Buna mutlu olmuştum. Böylelikle benim söylediklerimide anladığını anlamıştım, yani öğrenmek isteyeceği son şey Korece argo kelimelerdi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Tanecikleri | PJM
Fanfiction"Ben sanırım ilk defa böyle hissediyorum. İlk defa birinin gözlerine baktığımda kayboluyorum. Hemde ezbere bildiğim o gözlerde kayboluyorum." -PJM