Herkese merhaba, ben geldim. Bu bölüm diğerlerine göre birazcık daha uzun, yani 1800 kelimecik falan. 🙈Bölüm geç geldi ama bu sıralar ne yazabiliyorum nede okuyabiliyorum.🥺Geçenlerde bahsettiğim, okumak için çıldırdığım kitabı bile bitiremedim. O yüzden bir sonraki bölüm gecikirse kusura bakmayın, belki bir sonraki bölüm benim ağzımdan olabilir.🙈
Bu bölümde, diğer bölümde söylediğim gibi maknealer yok. Umarım severek okursunuz.♥️♥️♥️Aralara yorum atmayı unutmayın, onları okumak hoşuma gidiyor. 😍🌸
🍪☕️Keyifli okumalar☕️🍪
________________
Jin hyung ben daha arabaya binemeden mesaj atmıştı ve mesaj o kadar uzundu ki, maaşımın bir kısmını markete bırakacağıma korkmuştum ama söylediği çoğu yemeği yapmayı bilmediğimden kendimce bir menü oluşturmuş ve ona türk yemekleri yedirecektim. Belki bana böyle işkence ettikleri için kuru fasulye bile yapabilirdim. Yani akşam 7 erkek bir araya gelip çalışan bağırsaklar ile güzelce eğlenebilirlerdi.
Arabayı park edip gülümsedim ve arabadan inerek bagaja doğru ilerledim. Bir çok yiyecek almıştım ve yukarı çıkartabileceğime emin değildim, tabi asansör denen o güzel teknolojik alet olmasaydı.
Reklamlar..😂
Poşetleri elime alarak arabayı zorlada olsa kilitlemeyi başardığımda sarsak adımlar ile asansöre doğru ilerledim. Şanslı günümdeydim ki, asansör başka bir katta olmak yerine bulunduğum -2 katındaydı. Kapılar açılıp içeri girdiğimde aynadaki yansımama göz attım. Makyaj yaptığım sayılı günlerden biriydi, şayet allık ve rimel ikilisine makyaj yapmak diyorsak kesinlikle makyaj yapmıştım. Üzerime ise erkek hoodieleri yerine tam bedenime uyan beyaz kolları işlemeli bir gömlek ve hemen altına yüksek bel bir jean giymiştim. Eğer ayakkabılarım beyaz spor değilde siyah bir stilletto olsaydı kesinlikle şık bir iş kadını olarak görünebilirdim.
Asansör tuşladığım kata geldiğinde ağrıyan kollarımı bir kenera bırakarak kapıya doğru ilerledim ve kapıyı kolumu kaldıramadığım için ayağım ile kibarca tekmeledim. Gerçi zili kafamla çalabilirdim ama ne zorluklar ile savaştığımı anlamaları için kibarca tekmeliyordum. Asi'yi yardım için çağırmıştım ancak vizelerinin başlayacağını söyleyerek beni ekmişti. Böyle bir günde gelmemeside sinirimi bozuyordu, en azından doğum gününü kutlayıp gidebilirdi.
Elimdeki poşetleri yere atmama saniyeler kala tekmelediğim kapı açıldı ve arkasından Hoseok göründü.
"Salang, neden tekmeliyorsun kapıyı?"
Elimdekileri ona doğru uzatırken, kollarımda kuvvet kalmadığını hissettim.
"Hyung konuşmada al, bunlar biraz ağır." Söylediğim gibi hepsine hyung diyordum, Namjoon hariç.
Hoseok ses etmeden elimdekileri alarak içeri geçti bende peşinden ayakkabılarımı çıkartarak çoraplarıma baktım. Babet çorabıydı ancak, Allah aşkına neden bugün üzerinde BTS olan çorapları giymiştim ki? Kendime söylenerek peşinden ilerlemeye başladım. Ben salona geçtiğimde Hoseok mutfağa gitmişti. Bende içeridekilere göz gezdirdim. Jin ve Namjoon sohbet ediyor Yoongi Hyung ise ikili koltuğa kıvrılmış uyuyordu. Aslında yanına gidip başında şarkı söylemek istiyordum ama öyle bir şey yapmak için uygun zaman değildi, o yüzden sessiz adımlar ile diğerlerinin yanına ilerleyerek Jin'in boynuna sarıldım.
"İyiki doğdun Hyung." Yanağına bir öpücük kondurduğumda Namjoon inanamayarak bana baktı.
"Benim doğum gününde böyle yapmadın?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşk Tanecikleri | PJM
Fanfiction"Ben sanırım ilk defa böyle hissediyorum. İlk defa birinin gözlerine baktığımda kayboluyorum. Hemde ezbere bildiğim o gözlerde kayboluyorum." -PJM