4.5 | 3/1

743 73 91
                                    

🍪☕️Keyifli okumalar ☕️🍪
___________

"Can lütfen verir misin telefonumu?" Yarım saattir telefonu alabilmek için uğraşıyordum. Anlamadığı tek şey ise gitmem gereken çekime gidemiyor olduğum için diğerlerini haberdar etmem gerektiğiydi.

"CAN!!" En sonunda beni çıldırma seviyesine getirdiğinden çığlık atarak ismini haykırdım.

"Ver lütfen artık yeter!" Benden beklenmeyecek bir haraket olduğundan ilk olarak sıçrasada sesini çıkartmadan elindeki telefonu bana uzattı.

"Sadece görüşmeyi yap, sonra geri alacağım." Olumlu olarak kafamı sallayarak telefonu aldım. İlk önce çekimlerle ilgilenen Jin Young'u aradım. Benden daha tedirgin gelen sesi ile konuşmuştu. İyi olduğumu ve sorun olmadığını söyleyerek onu rahatlattım ve bu durumun oradaki işleri aksatmaması için elinden geleni yapmasını rica ederek telefonu kapattım.

"Keşke söylediğin gibi iyi olduğuna inanabilsem" Can konuşarak yanıma ulaştı ve elimdeki telefonu almak için yeltendi.

"Sinirlerimi bozuyorsun. İstediğin kadar telefonumu al. Elbet göreceğim." Kaçınılmazı ertelemesi hiçbir şeyi değiştirmeyecekti ama o bunu anlamıyordu.

"Şimdilik bakma." Elini tekrar bana uzatınca elimi göğsüne dayayarak ittim.

"Bir daha almaya kalkarsan gerçek anlamda sinirleneceğim ve sonu iyi bitmeyecek. O yüzden sadece şu köşede otur." Bakışlarımdaki sertliği görünce köşeye doğru yürümeye başladı. Ona böyle davranmak hoşuma gitmiyordu ama beni engellemesini istemiyordum.

Bende masama oturdum ve telefonu masanın üzerine bıraktım. Henüz açıp yazılanları incelemek için kendimi hazır hissetmiyordum. Mina nasıl bir dedikodu yayımlamıştı ya da nasıl bir haber oluşturmuştu bilmiyordum. Tek bildiğim tüm hayatı boyunca benden nefret eden bir kardeşim olduğuydu ve neler yapabileceğini kestiremiyordum.

Dalgınca neler olabileceğini düşünürken kapı açıldı ve içeriye Şef girdi. İstanbul'daki şefimden daha sert biriydi ve şu ana kadar onunla sorun yaşamamıştım.

Ayaklanarak gözlerinin içine baktığım zaman korkmam gerektiğini anladım ancak Can önüme geçerek göz temasımızı kesti.

"Kendinizi bozmadan konuştuğunuzdan emin olun lütfen" Uyarısını yaparak kenara çekildi ve ben şeften gelecek bağırışa kendimi hazırladım.

"Senin aklı başında biri olduğunu sanardım ancak öyle değilmişsin. Bu yaptığın duygularına yenik düşmek ve ben senin kendini nasıl böyle bir duruma düşürdüğünü anlayamıyorum."

"Şef.. Ben gerçekten üzgünüm, böyle olsun istemezdim." Sinirle nefes alıp verdi ve bir adım daha atarak kapıyı kapattı.

"Haberlere baktın mı sen hiç? Bunun olmasını tabiki istemezdin ancak dikkatsizliğin başını belaya sokmuş durumda. Bunu temizlemelisin. Kendin için."

"Üzgünüm" Saygı ile eğilerek öyle kaldım ve gidene kadar sesimi çıkartmadım. Gerçekten nasıl bir belaya bulaşmıştım bilmiyordum ama umarım bundan yara alan tek kişi ben olurdum.

~~

Şefle konuşmamızın üzerinden yarım saat geçtikten sonra eve gelmiştik ancak yolda yürüyebilecek halde değildim. Şirketin önü kalabalıktı ve ne yapacağımı bilmiyordum. O yüzden şirketin araçlarından birini almayı tercih etmiştik, zira Mina'ya güvenerek arabam ile gitmemiştim işe. Eve vardığımızda kapımın önünde de bekleyen bir kaç kişi vardı ama arka girişten girerek sorunu şimdilik çözmüştük.

Aşk Tanecikleri | PJMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin