five

13.7K 1.8K 438
                                    

lütfen yıldıza basalım, vote az olduğunda üzülüyorum ben :(
geciktiği için özür dilerim millet, bilgisayarım bozuldu..

jungkook: anlayamadığım şey şu ki, senin nasıl bir elin kolun var ki sınıfımda olan şeylerden anında haberin oluyor 

carpediem: bu çok zor bir durum değil, yani bunu başarabilek için alim olmam falan gerekmiyor, tek gereken şey insanlardan bilgi koparabilmek 

jungkook: neyse, zaten kız aptalın teki gözümde 

jungkook: yani eskiden en ufak bir düşüncem yoktu ama 

carpediem: söylediğin her söz, ağzından çıkan her kelime ne kadar duygusuz biri olduğunun kanıtı şeklinde

carpediem: tamam kız hakkında güzel bir düşüncen olmayabilir ama neden nefret edesin ki?

carpediem: insanları aşağılamak ne zamandan beri güzel bir şey oldu anlamıyorum

jungkook: beni ilgilendirmeyen insanların duygularını umursamıyorum

jungkook: hayatta biraz duygusuz biri olman gerekiyor, tabii yaşadıkların seni bu konuma getiriyor

carpediem: ne yaşamış olabilirsin ki, aptal

carpediem: o kız gibi her gün ve her saatini aşağılanarak geçirseydin demek istediğimi gayet net anlardın

carpediem: hayatta yaşayan tek insan sen değilsin

Bu cümlemden sonra cevap vermedi, ben de vereceği cevabı umursamıyordum işin açıkçası. Çünkü onun nasıl bir tavrı olduğunu biliyordum.

O beni, ve benim gibileri umursamıyordu.

Ben onun gözünde aptal bir çirkin ördek yavrusundan ibarettim. Beni sevmiyordu, sevmeyi bırakın bana saygısı bile yoktu.

İşte aşk, sizin kimi seveceğinize karar vermenize izin vermeyecek kadar aptal bir duyguydu.

Göğsümde tuttuğum kitaplara parmaklarım sıkıca sarılırken, gözümden yavaşça kayan gözlüklerimin düşmemesi için dualar ediyordum. Eh, rezil olmak benim için klasik bir durumdu.

Ben tam yürürken, bacağıma takılacak bir çelmeyi aniden hissederek iki adım geriye çekildim, ardından kimin olduğuna baktım.

Tabii, fakültenin en zengin ve züppelerinden olan yonghwaydı.

" İyi refleksti, haneul. " dedi alayla gülerken. " Bir dahakine ıskalamayacağım. "

Cevap vermeyerek yanından geçecektim ki, eli bileğime sarıldı. Her günüm olaylı geçiyordu ve bundan sonrasının da böyle olacağını biliyordum.

" Nereye gidiyorsun? " diye sorduğunda gözlerimi yüzüne diktim.

" İnsanların başkalarıyla alay etmediği, zengin ve züppelerin olmadığı bir yere. Aptal. "

Söylediğim cümleler onu şaşırtmış olacak ki,yüzünün aldığı o şekil inanılmazdı. İnanın, mosmor olmuştu.

Etrafımızdaki insanlar da ilk defa benim yerime bir başkasıyla alay ediyordu.

Yanından öylece geçip gittim, bir şey söylemesini beklemeden. Herkesin gözünde bir ucubeydim evet, açıkçası onların sözleri, jungkook kadar acıtmıyordu canımı. Beni tanımıyorlardı, gözlerinde ise merhametlerini gölgeleyen o duvarları vardı  ve beni sevmeleri imkânsızdı. 

Asıl problem, O'ydu.

Onun bırakın sevmeyi, bana saygı bile duymaması acıtıyordu işte.

Benim yaptığım yanlış bir şey değildi, ben sadece seviyordum.

Kampüsteki ağaçlardan birinin gölgesinde oturuyorken, karşımda bir gölge belirdi.

Ve o tanıdık koku. Biliyordum, o'ydu.

Kafamı kaldırdığımda gülümseyerek bana baktığını gördüm. Şaşırmıştım çünkü bu genellikle görmediğim bir tabloydu.

" Merhaba. " dedi, gülümseyerek. " Yanın boş mu? "

Gözlüklerimi düzeltirken etrafımı kısaca süzdüm. Gözlerimi ona çevirdiğimde hala aynı yüz ifadesiyle bana bakıyordu.

" Kampüste gölgesi boş bir sürü ağaç var. " diye konuştum, diş telleri yüzünden peltekmiş gibi çıkan o sesimle.

" Öyle mi? " dedi, saçlarını karıştırırken. " Bilmiyordum, yani farketmemişim. "

" Ne istiyorsun, jungkook? " diye konuştuğumda vereceği cevabı inanın fazlasıyla merak ediyordum.

" Şey, " diye konuşmaya çalıştığında " lafı gevelemeden, direkt söyle " dedim yine o tuhaf sesimle.

" Geçen çarşamba olan dersin notlarını alamamışım çünkü hoca fazlasıyla hızlı anlatıyordu. Senden ricam, notlarını benimle paylaşabilir misin? "

Hah, tabii.

Başka ne için gelecekti ki?

" Sen o gün okula bile gelmemiştin. Kimi kandırıyorsun, Jeon Jungkook? "

" Sen beni mi izliyorsun? " diye sorduğunda bir iki saniyeliğine, boş anımı yakaladığını düşünmüştüm. Fakat sonra, kafam tekrar yerine geldi.

" Zamanını benimle alay ederek geçiren zengin züppelerinin yüzünü unutmamak gibi bir huyum vardır. Kusura bakma. " dediğimde yüzündeki o son gülümseme kalıntıları da yok oldu.

" Ve sana notlarımı falan vermiyorum. " dedim, yerimden kalkmaya bir iki saniye kaldığında.

Attığım beş altı adımdan sonra arkamdan " Ucube " diye bağırdığını duymamam imkânsızdı.

Acıtıyordu. Acı her geçen gün daha da artıyordu ama alışıyordum.

Ondan gelecek şeyler artık şaşırtmıyordu.

the ugly duckling | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin