thirty

13.2K 1.4K 472
                                    


oy verelim lütfen

çünkü bölümü atmak için herkesin oy vermesini bekliyorum, yine öyle yapacağım :) 


'' Daha iyi misin? '' diye konuşan Taehyung' dan gözlerimi çevirip öylece tavana yönelttim bakışlarımı. Bana yakın davranmaması gerekiyordu. 

'' Bana yakın davranıyor olması umut vermiyor fakat hislerimin önüne geçmem gerektiği halde bunu başaramıyorum. '' diye konuştum, sessizce. '' Bana uzak davranması gerekiyor ama o bunun aksine benim her ihtiyacım olduğunda yanımda bitiyor. '' 

'' Sana söylemiştim. '' diye konuştu, benimle. '' O kötü biri değil, sadece yaşadığı şeyler onu bu hale itiyor, o kadar. '' 

Rahatsızlığım geçtikten bir gün sonra sabah erkenden olan dersime gitmeye karar vermiştim. Jungkook ile en son evde görüşmüştük ve ondan sonra da beni arayıp sormamıştı. Yine her zamanki gibi, siyah pantolonun üzerine bordo bir kazak geçirip montumu da giydikten sonra dışarıya çıktım. Eh, diğer kızlar gibi makyaj derdim yoktu.

Zaten sevmiyor ve yapmıyordum. 

Fakülteye geldiğimde her zaman oturduğum sıraya geçip, kafamı sıranın üzerine koydum. Kendimi çok yorgun hissediyordum. Taehyung' a göre bir iki gün evde kalıp derslere gelmemem gerekiyordu fakat sınıfta not alabileceğim kimse yoktu. 

Değil mi? 

Gözlerim kapanıyordu ki, birinin omzumu dürtmesiyle kendime geldim. Kafamı kaldırdığımda karşımda görmeyi en son istediğim kişi, yani Seohyun vardı. Neden hala benim karşıma çıkıyordu ki?

'' Neye şaşırıyorum biliyor musun? '' diye konuştum, tepkisizce. Artık sinirlerimi bile bozamıyordu. '' Bu kadar yüzsüz olmana. '' 

'' Aşırı tepki veriyorsun. '' dedi, saçlarını düzeltmeye çalışırken. '' Aynı kişiden hoşlanıyor olmamız, sorun mu? '' 

'' Sorun ettiğim şeyi anlayamayacak kadar aptalsın, demek. '' diye konuştum, alayla gülerken. '' Eh, buna da şaşırmadım. '' 

'' İleri gidiyorsun. '' 

Asıl ileri giden oydu. Benim gerçekten jungkook' u seviyor olmasına kırılacağımı mı sanıyordu? Seçim jungkook' un olurdu. Onu sevseydi buna karşı çıkmazdım. Benim için arkadaşlık daha değerliydi. 

Bu yüzden ne jungkook' u ne de seohyun' u suçlamazdım. Ama o bana bunu anlatmak yerine, arkamdan iş çevirmeyi ve beni sırtımdan bıçaklamayı tercih etmişti. Beni asıl yıkan, ona karşı öfkelendiren asıl şey buydu. 

'' Asıl ileriye giden sensin. '' diye konuştum, sinirle. '' Neden hala benim yanıma geliyorsun? Sorun onu seviyor olman değil, bunu bana anlatmayıp arkamdan iş çevirmen ve benim onu sevdiğimi herkesin önünde anlatman. Senin haddine miydi? '' diye sesimi yükselttim. '' Biri söyleyecekse bu ben olacaktım, sen değil. '' 

'' Olan, oldu. '' diye konuştuğunda neden bu kadar sakin olduğunu sorgulamadan edemedim fakat, daha sonra sorunun cevabı kafamda yankılanmıştı. Tabii ya, yalnız kalmıştı. Jungkook' tan karşılık bulamamıştı, bununla beraber de tüm okul ona sırtını dönmüştü.

En azından benim sevdiğim bir kim taehyung vardı. 

'' Olanları geride bırakmak istiyorum. '' dediğinde, yüzsüzlüğü tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu. 

'' Ben istemiyorum. '' dedim. '' Şimdi, yoluna git. Hemen. '' 

O pes edip arkaya doğru yol aldığında ben de yerime yaslanıp, öylece etrafıma göz attım. Bir anlığına gözüm kapıda duran ve etrafa garip gözlerle bakan çocuğa kilitlendiğinde, garipsemeden edememiştim. 

the ugly duckling | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin