twenty eight

13.5K 1.5K 247
                                    

yıldıza basıın

ne kadar çok oy gelirse o kadar çabuk gelir bölüm. çünkü bölüm atmak için herkesin oy vermesini bekleyeceğim :)

Okulda her ne kadar ondan kaçmaya çalışsam bile, bilemediğim, anlam veremediğim bir güç bizi birbirimize sürüklüyor gibiydi. Bu durum fazlasıyla canımı sıkıyordu çünkü onu karşılıksız severken, karşıma çıkmasının bana bir faydası yoktu. Birkaç gün geçmişti , yemekhanede olan olayın üzerinden. Git gide kötüleşiyordum.

Ruhsal durumda da kendimi iyi hissetmiyordum zaten fakat, garip bir şekilde ayakta durmakta zorlanmaya başlamıştım ve hayır, bunun ruhsal durumumla alakası yoktu. Bitkin hissediyordum. Vücudumda anlam veremediğim bir ağrı vardı ve ayakta bile durmak için yeterli gücü bulamıyordum vücudumda.

Ders bittikten sonra çantamı toplayıp ayağa kalkmak için hareketlendim, fakat bunu başaramamıştım. Yerimde kalakaldım öylece. Neler oluyordu?

Ayağa kalkmak için ikinci bir hamle yaptığımda bu gerçekten benim sonum oldu, çünkü gözlerim bir anda kapanıverdi ve vücudumun boşluga düştüğünü hissettim. Gerisi, tamamen karanlıktı.

Bilincim yarı açık yarı kapalıyken birinin beni kucağında taşıdığını hissettim. Kokusu, fazla tanıdıktı.

Her burnuma geldiğinde kalbimi yaralayan kokuydu bu. Jungkook olduğunu, yüzünü görmeden bile hissetmiştim.

Revire geldiğimizi, hemşirenin sesinden fark etmiştim fakat vücudumda zerre kadar güç yoktu.

" Bir anda yere yığıldı. " diye konuştuğunu duydum, Jungkook' un.  " Nedenini bilmiyorum, yardım edin lütfen. "

Birilerinin başıma gelip benimle konuşmaya çalıştığında zorlukla anlayabildim, söyleyebildiklerini. 

'' Beni duyuyor musun? '' diye konuşuyordu, Hemşire. '' Bilincin açık, Haneul. Sesimi duyuyor musun? '' 

Cevap verebilecek gücü dahi bulamıyordum kendimde. Zorlukla '' kendimi iyi hissetmiyorum '' diyebildim. '' Elimi kaldıracak bile gücüm yok. '' 

Sonrasında daha fazla dayanamadığımı fark ettim, gözlerim ve bilincim tamamen kapanmıştı. Uyandığımda yanımda hemşireyi değil de, jungkook' u görmem şaşkınlık yaratmıştı. Yanıma bir sandalye çekmiş, öylece oturmuş beni izliyordu. Zorlukla ayağa kalkmaya çalıştığımda bana engel oldu. 

'' Dur, doğrulma hemen öyle. '' diye konuştu, kalkmamam için ellerini kaldırırken. Yerime tekrar uzanmamı sağladıktan sonra yerine tekrar oturup, gözlerini gözlerime dikti. 

'' Sen kendine iyi bakmıyor musun? '' diye konuştu, ifadesizce. Ne demeye çalıştığını anlayamıyordum, neden bayıldığımı ben bile bilmiyordum ki. 

'' Neden öyle söylüyorsun? '' 

'' Hemşire bunun sebebi olarak seni gösterdi. Vücut yetersiz beslenmeden dolayı bitkin düşmüş, en son ne zaman yemek yedin? '' 

Hatırlamakta güçlük çekerken zorlukla konuştum. '' Dün sabah 11 gibi kahvaltı yapmıştım, sanırım. Sonra da kraker falan yedim, geçiştirdim galiba.  '' 

Şaşkınlıkla yüzüme bakarken, sessizce konuştu tepki olarak. '' Saat 4, farkında mısın Haneul? '' diye konuştu. Nedense, sinir olduğunu hissediyordum. '' Bir gündür hiçbir şey yemiyor musun? '' 

'' İyiyim, ben. '' dedim, tekrar ayağa kalkmaya çalışırken. '' Niye yanımda duruyorsun ki? '' 

'' İyi görünmüyorsun. '' diye konuştuğunda ona bakmamak için kendimi zor tutuyordum. '' Seni yalnız bırakmamam gerek. '' 

the ugly duckling | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin