bu kadar kısa bir özel bölüm yazmak istemezdim fakat kafamdan ancak bu kadar çıkabiliyor inanın. hikayeyi sırrını öğrenmeden bitirmiştik şimdi ufak bir özel bölümle taçlandıralım, öğrenmiş olsun jungkookiemiz
ayrıntılar hakkında ufak hatalar yapmış olabilirim, eğer yaptıysam görmemiş sayın ve affedin lütfen
hepinize öpücükler
kendinize iyi davranın ve kimse için üzülmeyin
iyi olun
Hayatımın bu kadar fazla değişeceğini jungkook ile ilk tanıştığım anlarda tahmin bile edemezdim. Tamam, belki hayatımda çoğu şey yolunda gitmiyordu fakat en azından onu sadece uzaktan seviyordum.
Ama düşünsenize, şimdi durum bambaşkaydı.
İstediğim her an onu hayalimde değil de gerçekte görüyor olmak o kadar farklıydı ki.
İstediğim her an ona sarılabilmek, onu öpebilmek hayatımda yaşayabileceğim en güzel duyguydu.
'' Ne yapıyorsun orada? '' diye yükselen tanıdık sesle elimdeki kitabı bir kenara koyup gözlerimi ona çevirdim.
'' Hiç. '' diye söylendim, o yanıma oturup elini elime tutuştururken. '' Kitap okumaya çalışıyordum. ''
'' Beni düşünürken bu pek zor olmalı, değil mi? '' derken aynı anda yüzünde aptal bir gülümseme yayıldı. '' Kes sesini jungkook, beni utandırıyorsun. ''
'' Bence bu utanç meselesini geçecek çok şey yaşadık, biliyorsun. ''
Aklıma o anlar gelmesiyle ellerimi yüzüme kapattığımda yanımda yükselen kıkırtıları duydum. Benimle uğraşmaktan hiç vazgeçmeyecekti.
'' Jungkook. '' diye konuştum, sessizce. '' Sana anlatmam gereken bir şey var. ''
Gözlerini gözlerime diktiğinde aklımdan geçen şeyi çok sorun etmemesini umdum. Bir zamanlar ona mesaj atıp duran fakat kim olduğunu bilmeyen kişinin, carpediemin ben olduğumu hala bilmiyordu. Eh gerçi, açıklayacak vakit bulamamıştım ki?
'' Sana tek bir şey söyleyeceğim ve ne demek istediğimi hemen anlayacaksın. ''
'' Tabii, söyle. ''
'' Carpediem. ''
Önce bir kaç saniye duraksadı, ardından bir süre düşündü kendince. '' Yoksa bana mesaj atan sen miydin? '' diye konuştuğunda cevaplayamadan gözlerimi aşağıya indirdim.
Bu evet demek oluyordu ve o da bunu anlamıştı.
Ortama bir sessizlik hakim olduğunda bir anlığına kızdığını bile düşünmüştüm. İçimde beliren o korku ellerimin ellerine sarılmasıyla sonuçlanmıştı, gözleri gözlerime değdiğindeyse endişeyle ona baktım.
'' Kızmadın, değil mi? '' diye sayıkladım. '' Lütfen bana kızmadığını söyle. ''
Önce yüzüne bir gülümseme yayıldı, ardından dudaklarını dudaklarıma bastırdı. Bir kaç saniye beni öptükten sonra hareketlerine son verip benden ayrıldı.
'' Neden kızayım meleğim? '' diye konuştu, dudakları hala çok yakınımdayken. '' Kötü bir şey mi yaşadık sanki? ''
Bu kadar iyi kalpli olmamalıydı, gerçekten.
Ona daha çok bağlanıyordum.
'' Ciddi misin? ''
'' Tabii ki ciddiyim. '' dedi, baş parmağı alt dudağımda gezinirken. '' Yaşadığımız onca güzel anıdan sonra sana nasıl kızabilirim ki? ''
Aptal aptal gülümsemeye başladığımda o da benimle birlikte gülümsemişti. Aslında başından beri hissettiğim onca kötü hissin ne kadar yanlış olduğunu şimdi fark ediyordum.
Aşk dediğiniz şey gerçekten de tamamen hislerle alakalıydı. Karşınızdaki insanın size dış görünüşünüz için değil, gerçekten siz olduğunuz için sizi sevmesi gerekiyordu. Gerçek aşkın anlamı buydu.
Jungkook' un da bana gösterdiği şey tam da buydu işte. Beni güzelliğim için sevmemişti ki, aramızda aşkın ortaya çıktığı anlarda güzellik için en ufak bir çaba göstermemiştim. Ben sadece, tamamen kendim gibiydim.
Bu yüzden onun hislerine olan güvenim bambaşkaydı.
Bir anlık cesaretle yüzümü onun yüzüne yaklaştırdım, o gözlerini benim gözlerimden ayırmazken.
'' İyi ki karşıma çıktın. '' diye söylendim, gülümseyerek. Ve sanki aklımdan geçeni okuyormuş gibi gözleri dudaklarıma çevirdi ilk önce.
Sonra alt dudağımı dudaklarının arasına aldı. Aynı hareketi ben de üst dudağına yaptığımda eli belime sarılıp vücudumu vücuduna bastırdı. Öpüşlerine karşılık verirken içimde yükselen o sıcak his bambaşkaydı ve sanki kendimi kaybediyordum. Aynı anda ben de kollarımı onun boynuna sarmıştım.
Oturduğumuz koltukta uzanmamı sağlayıp, ardından onun vücudu da üzerime uzandığında heyecandan bir anlığına dudaklarımı dudaklarından ayırdım. Derin bir nefes aldığımda içimdeki sesi kontrol etmeye çalıştım.
'' Seni seviyorum. '' diye fısıldadıktan sonra tekrar dudaklarını dudaklarıma bastırdı.
Onun hareketlerine ayak uydururken sanki kalbim yerinden çıkacak gibi oluyordu.
Bu his inanılmazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the ugly duckling | jungkook
Fanfictioncarpediem yeni bir durum paylaştı: gözlerinin sadece dış güzelliğe değer kılması, sence de haksızlık değil mi? jungkook: kim olduğunu bilmiyorum tatlı kız, ama eminim bu söze aksi olacak derecede güzelsindir. bu hikaye @siyedo ve @themrsjk a ithaf...