saçlar

293 29 1
                                    

Multimedia: Angelina Edwinson

Kesin bizi yakalayacaktı. Doğrusu burada olduğumuzu bildiğinin farkındaydım asıl sorun bizi neden yakalamıyordu.

Kapı açılıp buraya başka bir kişinin gelmesi ile kafamı biraz eğerek gelene baktım. Aiden gelmişti. Aiden kaşlarını çattığında Emma'ya dönüp dudaklarımı aralayarak ses çıkarmaksızın oynatarak "bizi hissediyorlar" dedim.

Aiden ile ilk karşılaştığımızda vücudundan yayılan enerji normal bir insan da olacak türden değildi. Aynı enerjinin çok daha güçlüsünü ise Edward'da hissetmiştim. White lady olmanın avantajları arasında bu da vardı diğer periler enerji hissetmezlerdi. Gerçi ben tam anlamıyla bir peri de sayılmazdım. Daha yeni öğrendiğim bilgi ile kanımda insan kanı olduğunu da öğrenmiştim. Sıradan değildim. Değildik.

Onlar da sıradan insanlar değildi fakat güven vericiydiler. Aiden "dışarı gelmelisin seninle konuşmam lazım" dediğinde Edward sert bir soluk alarak bize söyler gibi "dışarı çıkalım" dedi. Sanki dışarı çıkın der gibiydi.

Onlar dışarı çıktıklarında Emma'nın elinden tutarak açık cama koştum. Emma cama çıktı ve aşağı atlayıp kanatlarını açınca yere çakılmaktan kurtulup havada asılı kalmıştı. Sıra bendeydi. Pencereye tırmanıp bedenimi Emma'nın güvenli kollarına bırakacakken kapı büyük bir gürültü ile açılınca kafamı çevirip kapıya baktım. Edward ile gözlerim kesiştiğinde kendimi aşağıya Emma'nın kollarına bıraktım. Beni anında yakalamış ve hızla uzaklaşmaya başlamıştı. İki elimden tutup beni ormana götürürken ayağımın altından kayıp giden ağaçlara bakıyordum. Sadece bir metre yukarılarındaydım. Gözlerimin önüne gözleri geldi.

En son gördüğüm kısılan yeşil gözleri. Peri yerleşkesine giden iki tarafı da ağaçlarla kaplı asfalt yola yaklaştığımızda insanlar olmasada Emma insanların bizi fark edemeyeceği yüksekliğe çıktı. Sesimi duyurabilmek için bağırdım. "Edward beni gördü" kanatları hafif bir rüzgar saçarak ormanda durduğunda ayaklarım zemin ile buluşabilmişti. Hemen arkamızda asfalt yol vardı. Dümdüz ilerlediğimizde peri yerleşkesine varıyorduk. İşte insanlara bu kadar yakındık. Bir o kadar da uzak.

"Beni gördü" dedim sanki az önce beni duymamış gibi tekrar ederken.

Emma sanki zorla birileri gülümsetiyormuş gibi gülümsedi. "Zaten orada olduğumuzu biliyorlardı" dediğinde kafamı salladım. Haklıydı, bir o kadar da haksız. "Evet ama beni görmeseydi bizim olduğumuzu ispat edemezlerdi" Emma elini boşver dercesine sallayıp "Aiden'den uzak durabileceğimi sanmıyorum. Bu da onlarla hep iç içe olacağız demek yani bir sorun yok... Üstelik seni bilmem ama ben çok eğlendim. Tam ajan gibiydik. Karanlıkta dolaştık, gizli işler yaptık, saklandık ve kaçtık"

Dudaklarımı yalayarak "bu konuda pek başarılı değiliz gibi? Kitabı açık unuttuk" dediğimde güldü fakat sıcak bir şekilde değil sanki mecburmuş gibi. Emma'nın sesinde eğlence yoktu onu çok iyi tanırdım ve sesinde bariz bir endişe, korku vardı. Sesinin hafiften titremesini göze alırsam korku baskındı. Dudaklarını ısırmasından endişeli olduğunu anlıyordum.

"Emma sen iyi misin? Seni tanıyorum sesin endişeli ve korkulu ne oldu? Edward beni gördü diye mi?" Emma sertçe yutkunurken kafasını aşağı eğdi bu çatılan kaşlarımı daha fazla çatmama neden olmuştu. Derin bir nefes aldığında aynı endişeli ve korkulu titreyen sesiyle "eve gidelim anlatacağım" dedi.

Surat ifademi bozmadan sesli bir şekilde nefes verdim. Emma ile eve geldiğimizde kendimi yatağın üzerine bıraktım. Dirseklerimi, dizlerime yaslayarak ellerimle yüzümü sıvazladım. Ben bir şeyler öğrenmeye çalıştıkça lanet olasıca herhangi bir ipucu yada sonuç çıkmıyordu.

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin