oyun

180 12 0
                                    

Kasada hesabı ödedikten sonra kendimi dışarı atmıştım. Serin havayı derince içime çekip geri verdim. İyice kararmış havada beyaz bir duman olarak süzülen nefesim bir süre sonra dağılmıştı. Elimi ceketimin cebindeki telefona atarak Emma'ya mesaj attım. 'Ne yapıyorsun?'

Rüzgar saçlarımı uçurup önüme getirirken elimle geri attım. O sırada telefonumun sesi kulaklarıma dolmuştu. 'Çok eğleniyorum Aiden benden bile çılgın' yazdıklarını okurken suratımda memnun bir gülümseme oluşmuştu. 'Ne zaman dönüyorsun?'

'Ne o özledin mi beni? Merak etme göl kızı gece yarısından önce evde olacağım. Edwinson Malikânesine git eve birlikte döneriz.'

Derin bir nefes aldım. Saat henüz çok erkendi. Emma'yı sırf beni alması için rahatsız edemezdim. Biraz ilerleyip taksi ararken önümde siyah bir R8 durmuştu. Siyah filmli camlar sahibini görmemi engellerken cam yavaşça aşağı indiğinde tek kaşım havalanmıştı. Bal rengi gözleri maviliklerim ile buluştuğunda "Merhaba," dedim.

"Gideceğin yere bırakabilirim." James'in teklifini nazikçe redderek kafamı salladım. "Hayır, Teşekkür ederim taksi ile giderim." Öne eğilip yolcu koltuğunun kapısını açtı. "Buradan taksi pek sık geçmiyor hava da soğumaya başladı hasta olmanı istemem." Taksi geçmiyorsa tek çarem James'ti. Açtığı kapıyı oturduktan sonra kapattım. "Nereye bırakıyorum seni?"

Dudaklarımı yalayarak gözlerimi ona çevirdim. "Gideceğim yere gitmek istediğinden emin misin?" Anlamaz bir şekilde bana baktığında gözlerim neredeyse gözlerini deliyordu. "Edwinson malikânesi... gideceğimiz yer." Bedeni hafiften gerilsede kaşlarını çatmıştı. "Edward'la aranda bir şey olmadığını söylemiştin."

Umursamaz bir şekilde önüme dönüp tırnaklarımı inceledim. Crystal gibi bir manüküre ihtiyacım vardı. Bunlar tırnak değildi, başka bir şeye dönüşmüştü. "Evet yok, sana aramızdakinin zorunlu bir bağ olduğunu söylemiştim." Gülümsedi. "Bende sevindim demiştim."

Edward'la yani bir şekilde nefret ettiği adamla konuşmamı yada bir bağa sahip olmamı istememesi çok normaldi fakat her şey istediğimiz gibi olmuyordu. Son zamanlarda aklımı kurcalayan soruyu sormak için oldukça iyi bir zamandı. Sorup ne olduğunu öğrenebilirdim. "Bir zamanlar aranız çok iyiymiş, ne oldu? Birdenbire neden ondan nefret etmeye başladın?"

Derin bir nefes aldı. Gözlerinde harıl harıl yanan öfke vardı bu yanan ateş gözlerinin arkasındaki özlem karışımı üzüntüyü saklamaya yetmiyordu. "Şu hayattaki en sevdiğim şeyi benden aldı." Şey kelimesi bir çok kelimenin yerini alıyordu. Bir insan, bir eşya, bir yer? Hangisiydi? "Daha açık konuşur musun?"

Yüzümün her köşesini inceledi sanki aklına kazımak ister gibiydi fakat gözlerinde anlamını çözemediğim bir duygu vardı. İntikam ister gibi... İçimden bana zarar veremez diye geçirdim. Sen ondan çok daha güçlüsün sana zarar veremez.

"Bunu sana söyleyemem sana henüz güvenmiyorum."

Bana güvenip güvenmemesi umrumda bile değildi fakat bunu Edward için öğrenecektim. Annesinin bana söylediğini yapacak ona iyi bakacaktım bunun için onu tam anlamıyla tanımam gerekiyordu. Ona tam anlamıyla güvenmem gerekiyordu. Derin bir nefes alıp dudaklarımı yaladım ve ağzımdan o kelimeler döküldü. "Bana güvenmen için ne yapmalıyım?"

Söylediklerimin gerçekliğini kavramak ister gibi suratıma baktı. Dudaklarında bir zafer gülümsemesi peydah oldu ve arabayı çalıştırmadan önce bana döndü. "Benimle zaman geçirmen gerekiyor kar beyazı." Sadece Lucas'ın bana seslendiği lakapla seslendiğinde gülümsedim. Crystal'le ne yapıyordu acaba?

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin