Güneşin Batışı Kadar

105 12 0
                                    

Multimedia: Nathaniel

Kalbim onun yanındayken huzur doluyordu. Onun yanındayken eksik kalmış yarımın tamamlandığını hissediyorum. Birbirimize zıttık. O karanlıktı, bense ışık... Işık karanlığı yok etmez miydi? O halde neden karanlık, ışığı yok ediyordu? Neden Edward beni yok ediyordu?

Tabi... O yarı ölü sayılırdı.

Sevdiğin, aşık olduğun adamın kollarında sayılı günün kaldığını bilmek çok acıydı. Bu... Beni tüketiyordu. Huzurla dolu kalbim bu düşüncelerle sonsuz bir uçurumdan atılmış gibiydi. Bana alışma diyordu ama ben ona çoktan kapılmıştım. Onun kararı hem kendi hem de benim ölümüme neden olacaktı. Umduğum tek şey o gittiğinde Angelina için ayakta kalabilmekti. Canını feda ettiği insanı onun emaneti sayardım.

Yatakta sıcak kolları arasında gözlerim kapalı odunsu kokusunu soluyordum. O yine uyuyordu. Benden daha çok uykuyu seviyor olmalıydı çünkü her seferinde ondan önce kalkıyordum. Bundan sonraki zamanlarda da bu böyle olacak gibiydi.

Yerimden sıçramama neden olacak şekilde aniden kapı açıldığında daha oturur pozisyona geçmemiştim ki Crystal'in tiz sesi kulaklarıma doldu. "Edward! Tanrım! Kalk hemen an... White?!" Yüzümü buruşturup elimi kafama koydum ve "neden bağırıyorsun?" dedim büyük bir sakinlikle. Crystal gri gözlerini kısarak "sen eve gitmemiş miydin? Ne zaman geldin?" dediğinde Edward saçlarını karıştırarak öfkeyle ona baktı. Ah! Uyuyan güzel uyandırılmayı da sevmiyordu. "Gece uçarak camdan girdim Crystal."

Bana anladım bakışları atarak alık alık bize bakmaya başladığında onu kendine getiren Edward'ın ters bakışlarıydı. Crystal elini anlına vurup "neden geldiğimi unutuyordum" diye söylendikten sonra odanın içine adımladı ve gece perdelerini açıp içeri ışık dolmasını sağladı. Bize dönüp heyecanla "annemler geliyor" dediğinde kaşlarım havalandı.

Edward "bugün mü?" dediğinde Crystal kafasını olumlu anlamda salladı "öğle burada olacaklarını söylediler. Ve amcam da yakın bir zamanda gelecekmiş, biliyorsun yılbaşına çok az kaldı. Sekiz gündü değil mi?" dedi. Edward ona tek kaşını kaldırarak sakince "tamam" dediğinde Crystal gülümseyip kapıya yürüdü ve "kalk hadi!" dedi hafif sinirle. Edward tüm sakinliğini yitirdiğinde "defol Crystal, bana emir verme ben senin liderinim!" dedi dişlerinin arasından Crystal kıkırdayıp koltuğun üstündeki yastığı üzerimize attı ve çıkıp gitmeden önce "ciddiyim. Hemen kalkın," dedi.

Edward yastığı sertçe ona geri fırlattığında Crystal hızlı davranarak kapıyı kapatmıştı. Yatağa geri uzanıp bana döndüğünde gülümsedim. "Buraya gel" dediğinde belimden tuttu ve beni kendine çekerek ona sarılmamı sağladı. Yanağına küçük bir öpücük bırakıp geri çekildiğimde "kalkmalıyız" dedim. Elini yanağıma koyup bir süre okşadı ve "yatakta kalmayı tercih ederim" dedi. Yanaklarım kızardı fakat tenim bronz olduğu için kimse anlamazdı. Benim yanağından aldığım öpücüğün aksine tutkuyla dudaklarıma kapandı. Elleri belime doğru ilerlediğinde bir bacağımı üstüne atarak üzerine çıktım. Daha ne kadar öpüştük bilmiyorum ama nefessizlikten ölmemek için geri çekildim.

Nefes nefese gözlerine baktığımda istemsiz bir kıkırtı dudaklarımdan uçtu. Buna karşılık dudağının tek kenarı kıvrıldı. Üstünden kalkıp yataktan çıktım ve "kalk hadi" diyerek üstümdeki kazağını çıkardım. Varlığı tam arkamdaydı. Nefesi kulağımın dibindeydi. Sıcak eli çıplak belimi sardığında gözlerimi kapattım. Çıplak sırtımı kendi çıplak göğsüne yasladığında "güzel kokuyorsun" dedi. Kalbim göğsümü zorlarken yanaklarım yine kızarmıştı.

Boğazımı temizleyip kollarından ayrıldım ve üstüme kendi kazağımı giyerken "gitmeliyiz" dedim. Sıcak dudaklarını anlıma bastırıp "aşağı in birazdan gelirim" dediğinde gülümseyerek kafamı salladım. Odadan çıkıp merdivenleri indim ve büyük salona adımladım. Koltuklar yaktığımız takımın aynısıydı fakat yeniydiler. Diğer salonun da toparlandığına emindim.

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin