Yangın

86 6 0
                                    

Multimedia; Izabelle Cooper  (Edwinson)

Edward'la birlikte barın dışına çıktığımızda soğuk hava yüzüme eserek beni üşüttü. Sabahları hava ılık olduğu için artık mont değil ceket giyiyordum fakat akşamlar kış ayında olduğumuzu bana hatırlatıyordu. Ellerimi kollarıma sürterek park alanındaki arabanın önüne geldiğimizde Edward yolcu koltuğunun kapısını benim için açtı.

İçeri geçip oturduğumda kapıyı kapatıp kendi tarafına geçerek ellerini direksiyona koyduğunda araba çalıştı. Bir düğmeye bastığında ısıtıcılar çalışarak bedenimin biraz rahatlamasına sebep oldu. Omuzlarım gevşeyerek düştüğünde üşüyen burnumun ucunun ısındığını hissettim.

Edward kucağıma koyduğum ellerimden birini sıcak elleri arasına aldığında avuçiçime yumuşak bir öpücük bıraktı. "Bu kadar ince giyinme. Kış ayındayız ve sen şort giyiyorsun. Hasta olacaksın."

Gülümsedim. "Bu kış şanslı bile sayılırım. Çoktan hasta olmam gerekirdi." Arabayı park alanından çıkarırken bana kısa bir bakış attı. "Yanında ben olduğum sürece buz gibi suyun içinde olsanda üşümezsin."

Dudaklarımı ıslatıp "beni yakıyorsun çünkü," dediğimde dudağının kenarı seksi bir tavırla kıvrıldı. Yanağında ki gamzesini ortaya çıkardı. Ah! Yakışıklı piç... "Seni öyle bir yakardım ki, tatlım... durmam için bana yalvarırdın."

Cümlesinin altında yatan imayı anladığımda boğazımı temizleyip kafamı camdan dışarı çevirdim. Beni utandırıyordu. Üstelik bu hoşuna gidiyordu! Orman yoluna girdiğimizde kafamı yeniden ona çevirdim. Bileğimdeki siyah saate baktığımda -Edward'ın saatine- daha gece yarısı olmadığını farkettim. "Eve gitmek istemiyorum. Bugün Norveç'den kıvami için bir kar perisi geldi. İnan bana öyle çok konuşuyor ki, sorularıyla senin tüm nüfus kaydını öğrenebilir. Bir veya iki saat sonra yola çıkacaktır, o zamana kadar başka bir yere gidelim."

Kafasını sallayarak "tamam," dediğinde arabayı orman yolundan düz ilerleyerek çıkardı. Camdan yeşil ağaçların yerini yüksek ve ışıklı binaların almasını izledim. Genellikle barların olduğu caddeler insan kaynıyordu. Edwinson malikânesinin büyük bahçesine girdiğimizde arabadan aşağı indim. Edward'a bakıp alayla "umarım beni yakmaya çalışmazsın," dediğimde gözlerini kıstı. "Henüz değil," dedi benim aksime oldukça ciddi bir ifadeyle!

Kuruyan dudaklarımı ıslattığımda yeniden boğazımı temizledim. Işıl ışıl parlayan göz alıcı derecede güzel ve büyük evde gözlerimi gezdirdim. "İçeri girip toplu bir sohbet yapmaktansa seninle birlikte yanlız olmayı tercih ederim."

Elini sırtımın arkasına koyduğunda "kalabalığı sevmediğimi biliyorsun," dedi. Birlikte geniş bahçenin arkasına ilerleyip havuzun yanındaki yan yana konulmuş şezlongun beyaz ince minderinin üstüne Edward'a doğru oturdum. O da karşıma oturmuştu. Dizlerimiz neredeyse birbirine değecek kadar yakındık.

Arabanın sıcak ortamından ayrılıp soğuğa çıkmak yeniden bedenimi üşüttüğünde kollarımı bedenime sardım. "Yanmak belki de o kadar korkutucu değildir," dedim gerçek ateşi kasderedek. Şu an üşüdüğüm için ciddi olmayan bir tavırla bedenimin alev alev yanmasını istiyordum. Yüzünde çapkın bir gülüş oluştuğunda anlına düşmüş bir parça siyah tutamı ufak bir baş hareketiyle önünden çekti. "Aslında oldukça eğlencelidir."

Tükürüğüm boğazıma kaçtığında öksürüp elimle koluna vurdum. "Yapmasana şunu." Yerinden kalktığında tek bir adımla üzerime eğildi. "Neyi?" Ellerimi arkama koyarak biraz geriye yaslandığımda "gözlerime derin derin bakıp beni..." dedim cümlemi tamamlayamadan. Öyle yakınımdaydı ki yeşillerinde kayboldum, konuşmayı bırakıp boynundan daha yoğun gelen kokusunu soludum.

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin