öfkeli bir adam

101 5 0
                                    

Multimedia; Emma

Kulağımda ki mavi kulaklıkların yerini sağlamlaştırarak ormanın içinde ilerlemeye devam ediyordum. Yüzüm asıktı ve kulağımda çalan hüzünlü şarkı modumu daha fazla düşürüyordu. İstediğim de tam olarak buydu.

Tatilden döneli bir haftadan çok olmuştu. Edward hakkında tatilde öğrendiklerim beni ona daha fazla bağlamıştı. Ve benim bir haftadır Edward'ın yüzünü gördüğüm yoktu! Tatilden geldikten bir kaç gün sonra bana sadece bazı işlerinin olduğunu, bir kaç gün sonra döneceğini söylemişti. Her ne kadar konunun ne olduğunu sorsam da önemli bir şey olmadığını söylemiş bir kaç gün sonra döneceğini yeniden vurgulamıştı. Bu bir kaç günün, yedi gün olacağını tahmin etmemiştim!

Emma'nın zoruyla kendime yeni bir telefon almıştım. Edward'ı her seferinde aradığımda telefonu kapalıydı. Üstelik zihnine girmemi de engelliyordu. Hakkında endişelenmeye başladığımda Aiden bana onun bir lider olduğunu, işlerini bitirdiğinde döneceğini ve ona bir şey olmayacağını endişelenmemi söylemişti. Aman çok rahatlamıştım!

Bir haftadır yoktu. Neden beni hiç aramamıştı? Düşüncelerimde kaybolurken asfalt yola gelmiş olduğumu farkedip hızlı adımlarla çağırdığım taksiye kuruldum. Gideceğim yeri söyleyip kulaklıklarımı yeniden taktım. Bir süre sonra Edwinson malikânesinin önüne gelebilmiştim. Crystal ve Emma buradaydı. Ücreti ödeyip aşağı inerek bahçeye ilerlemeye başladım. Kapının önündeki güvenlik görevlileri beni görüp kapıyı açtıklarında içeri girip çiseleyen yağmur damlalarının ıslattığı saçlarımı arkaya attım. Geniş bahçede ilerlemeye başladığımda kulaklıklarım hala kulağımdaydı. Bahçenin ortasına kadar geldiğimde yanımdan geçip biraz ileride duran siyah Lamborghini'yi gördüm. Gözlerim kocaman açıldığında kalbimin atış hızı kulaklarımda yankılandı sanki. Titreyen ellerimle hızla kulaklıklarımı  çıkarıp koşarak arabadan inen Edward'ın boynuna atladım. Kapıyı kapatma fırsatı bile bulamamıştı.

Kollarını beklemeden belime doladığında burnumu boynuna sürtüp kokusunu içime çektim. "Ah! Seni çok özledim. Bir kaç gün demiştin! Bir hafta oldu." Ellerimi omuzlarına yerleştirip gözlerine baktım. Yeşilleri yorgun gözüküyordu. Önemsiz dediği işleri yüzünden bir hafta gelmemişti ve geldiğinde fazlasıyla yorgun gözüküyordu. Sakalları son gördüğümden bir hayli uzundu. Ellerimi yanaklarına koyup iç çektim. "Bende özledim," dediğinde parmak uçlarımda yükselerek dudaklarına dudaklarımı bastırdım. Ah, tanrım... Sanki yıllardır onu öpmüyormuşum gibi hissediyordum.

Dudaklarımı hareket ettirmeye başladığımda beni kendine daha çok çekerek özlemle karşılık verdi. Nefessiz kalana dek öpüştük. Arzudan kararan mavilerimi yeşillerine çevirdiğimde onunda benden farksız gözükmediğini gördüm. Alt dudağımı ısırarak ensesinde ki saçlarını okşadığımda elini belimden çekip çeneme yerleştirdi. Baş parmağıyla dudağımı dişlerimin arasından kurtarıp elini yanağıma yerleştirdi. "Edward, neredeydin? Çok endişelendim. Beni sadece bir kere arasaydın yada zihnime girip sadece iyi olduğunu söyleseydin. Korktum. Sen iyi misin?" Yanağımı usulca okşayıp dişlerinin arasından bir nefes çekti. "İyiyim, şu an tek yapmak istediğim sana sarılıp uyumak."

Burukça gülümseyip kafamı salladım. Yorgun olduğu için onu zorlamayacaktım ama aklımda sorular vardı. Kapıyı kapatıp verandaya çıktığımızda cebinden çıkardığı anahtarla kapıyı açtı. Üstümdeki deri ceketi dolapta ki askılığa asıp yanına geldim. Birlikte büyük salona geçtiğimizde gözlerim Emma ve Crystal'in ardından Logan ve Victoria'nın üzerinde bir süre dolaştı. Gülümseyip "merhaba" dediğimde Victoria enerjik bir tavırla "merhaba tatlım," dedi. Logan Edward'a bakıp kaşlarını kaldırdığında Edward sadece gözlerini ağırca kapatarak onu onaylamıştı. Ne konuda onayladı bilmiyorum.

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin