Aile

86 8 0
                                    

İnsanların hayatı hep bir yerde başlardı. Bazen karışırdı bazen düzelirdi. İnişli çıkışlı bir hayat sizi bazen anlatır bazen yorar bazen sevindirirdi. Hayatınız da mutlu olmak da sizin elinizdeydi mutsuz olmak ta. Asıl sorun şuydu: Siz nelerden mutlu olursunuz?

Para? Aşk? Yada bir parça çikolata?

Büyük şeylerden mutlu olmak kadar küçük şeylerden de mutlu olmalıydık. Hayat bizi üzdüğü kadar mutlu da etmeliydi. Gülümsemeli ve ufak şeyler için bile sevinmeliydik şu an bizim yaptığımız gibi...

Emma zıplayarak Teresa sarılıp koca bir kahkaha attığında Crystal "sonunda!" diye zafer çığlığı attı. Bu sırada ben Hardin'e sarılmış müziğin sesini bastırmak için kulağına eğilmiştim. "Tebrikler Lider Stewart!"

Ondan uzaklaşıp yüzüne baktığımda belli belirsiz gülümsedi. "Teşekkürler kuzen." Benden hemen sonra Teresa'ya sarılmış olan Emma, Hardin'e sarıldığında Teresa'nın yanına gidip kollarımı zarif bedenine sardım. "Lider Hemswort istediğini daima alır."

Teresa kahkaha atarak benden uzaklaşıp "geç ve güç oldu ama olsun," dediğinde kıkırdadım. "Sen ve Hardin evlendiğinizde koca bir sürüye sahip olmuş olacaksınız. Sakın bize savaş açmayın olur mu?"

Teresa kahkaha atıp "saçmalama," dedi ve devam etti. "Hem White Lady'e hem de ateş perisine sahip olan Edwinson'lara savaş açmak delilik olur. Hem White biz akraba sayılırız. Kendinin de bir Stewart olduğunu unutma."

Kıkırdayıp "eh! Baya uzaktan," dediğimde tek kaşını kaldırarak "uzak mı?" dedi. Kafamı sallayıp "sonuçta Hardin ve Dominic'ten başka Stewart olduğumu bilen yok," dediğimde dudaklarını araladı fakat bir kelime bile söylemesine fırsat kalmadan Ana onun üstüne atladı. "Tebrik ederim!"

Hardin locamıza içecekler istediğinde hepimiz hemen hemen Hardin ve Teresa'yı tebrik etmiştik. Hemen hemen... Çünkü Edward yoktu. Dorian'ı Sofia'ya emanet edip toplantı bittiğinde Kurt Pençesi'ne gelmiştik. Edward da burada olur sanıyordum fakat aramızda değildi.

Boğazımı temizleyip "benim telefonla konuşmam gerek," dediğimde koltuktan kalkmak için bir hamle yapmıştım ki Hardin elimi tutarak beni engelledi. Sorarcasına ona baktığımda "Edward telefona cevap veremez," dedi. Kaşlarımı çatarak "neden?" dediğimde sessiz kaldı. "Hardin neden?!"

Aiden "çünkü cezalı," dediğinde kafamı ona çevirdim. "Ne demek cezalı?" Hardin yine dikkatimi üstüne çekti. "Toplantıda haklı çıkmayı başardı. Crystal'e yaptığı büyüden de cadılarla çalıştığı ortaya çıktı fakat Dominic ne olursa olsun bir lideri öylece öldürüp kapısına fırlatmaması gerektiği konusunda uzunca konuştu. Dominic James'i, Christopher Edward'ı savundu. İşler iyice sarpa sarmaya başladı. Hatta bu arada fırsattan Aiden kaçtı."

Aiden omuz silkip "ne yapabilirim? Gergin ortamlara gelemiyorum," dediğinde endişeli olmasam gülümseyebilirdim. Konuyu toparlamaya çalışıp "sonra ne oldu?"dediğimde Teresa devam etti. "Dominic haklı çıkmayı bir şekilde başardı ve odadaki 9 kişinin oyunu aldı. Biz ise 7 oy aldık ve Edward'a ceza verildi."

Koltukta biraz kayıp Teresa'ya yaklaştım. "Ne cezası Teresa söylesene..." Teresa derin bir nefes alarak bana baktığında "üç hafta liderlikten men edildi," dedi ve alt dudağını ısırıp gözlerini kaçırdı. "Ve bu üç haftada Quinstown'dan sürgün edildi bir nevi."

Koltuktan hızla kalkarak "ne?" diye çığlık attığımda sesim müzik sesini bastırdı. "Üç hafta mı? Cidden mi? Böyle bir şeye nasıl izin verirsiniz?! Üç hafta ne demek ya! Bir günümüz bile bir diğerini tutmazken bu üç haftada neler olabilir hiç düşünmediler mi? Belki de gücüm aniden yine beni öldürmeye çalışır, yada cadılar birden bire tüm kasabaya saldırı düzenlemeye karar verirler, yada Rose aniden durup durup bu üç hafta içinde çıkıp gelmeye karar verir, yada..."

Beyaz Güç Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin