Şu hayatta her zaman sevdiğim şeylerin sayısı bir elin parmaklarını geçmemiştir. Her dönem bir şeye kafamı takar ve sürekli onunla ilgilenirim. İlkokul dönemlerimde bu puzzlelardı. Mesela durmadan puzzle yapardım. Durmadan diyorsam inanın abartmıyorum. Okula giderdim ve döndüğüm gibi durmadan bozar bozar yapardım. Bu böyle yaklaşık bir 7 sene sürdü. Daha sonra kitaplara taktım kafayı. Deli gibi okurdum. Her yerde her boş bulduğum zamanda kitap okurdum. Gerçi hala kitap okumayı çok seviyorum o ayrı. Şimdilerde de taktığım tek bir şey var: ATEŞ. Şimdi ateş deyince aklınıza bu çocuk çakmak koleksiyonu filan mı yapmaya başladı diye sorular gelmiş olabilir. Hayır arkadaşlar çakmak koleksiyonu veya kibrit koleksiyonu yapmıyorum. Aşkla savaşıyorum.
Konuya böyle bodoslama dalmış gibi oldum. İlk olarak kendimi tanıtarak başlamalıyım bence. Ben Derin 18 yaşındayım . Lise üçüncü sınıfa gidiyorum. Şimdi hesaplıyorsunuzdur niye bu çocuk lise üçe gidiyor diye. Yormayın kendinizi ben size aıýklırım. 14 yaşında yani sekizinci sınıfa giderken sınıfımda ki bir çocuğu öpmüştüm. Çocuk derken erkek yani. Hani bende erkeğim ya tabi çocukta erkek olunca birde çocuğu dudağından öpünce tabi okuldan uzaklaştırma alıyorsunuz. Aslında uzaklaştırma almamda bir sorun yok. Sonuçta bir hafta uzaklaştırılmıştım ama birde aması var tabi. Sınıfımdaki çocuğu öptüğüm duyunca tabi ailem hoş karşılamadı. Hoş karşılamamak derken öyle bir iki tokat canım ne olacak ki DESEM inanırsınız ama aslında olanlar bunlar değildi. Olan şuydu ki; bir çocuğu öptüğümü duyunca annem baya kızdı o gerçekten bir iki tokat attı. Aslında onun bu kadar normal karşılaması beklendik bir şeydi. Zaten hal ve tavırlarımdan anlıyordu bende bir terslik olduğunu. Terslik deyince bana göre hislerimin terslikle bir ilgisi yok ama gelin bunu insanlara anlatın. Neyse işte annem biraz bağırdı bir iki tokat attı sırasını savdı. Aslında babamın kulağına gitmeyecekti bu olay yani annem anlatmayacaktı. Tabi muhteşem okul müdürüm babama da olaylardan bahsetmiş.
Akşam eve geldi ve beni odamdan çağırdı. Tabi kuzu kuzu gittim yanına. Olacakları bilsem gider miydim? Gene giderdim be. Neyse gittim işte. Bana ilk sorusu şu oldu:
-Neden öptün o çocuğu?
Tabi cevap verir miyim? Bir süre sustum. Sonra tekrar sordu aynı soruyu.
-Neden öptün lan çocuğu?
-Canım istedi.
İşte muhteşem cevabım karşınızda. Canım istemişmiş. Geri zekalı öyle denir mi. İşte olay burada patlamıştı. Yavaşça gülerek konuşmaya devam etti.
-Demek canın istedi. Güzel. Benim de canım ne istiyor biliyor musun?
-Hayır.
Bak hala mal gibi konuşmaya devam ediyorum. Ulan bazen ölmediğime şaşırıyorum he. Bende de maşallah deli cesareti var. Tabi bu cevabıma karşılık ilk önce suratıma okkalı bir tokat yedim. O tokatla birlikte bir kulak çınlaması da yanağımda ki acıya eşlik etti. Bu anda annem araya atlayıp babamı tutmaya çalıştı. Tabi kadın olacakları biliyor. Nasıl çırpındı annem beni kurtarmak için hala gözümün önünde. Babam onun beni kurtarma ihtimalini ortadan kaldırmak için annemi yatak odasına kitledi. İşte hayatımdan yediğim en güzel dayağı o gün yedim.
İlk olarak kemerini çıkarttı ve tokattan sonra ilk darbemi sırtımdan aldım. Tabi bundan hariç bir kaç darbe daha yedim. İnanın kemer çok acıtıyor. Acıtmak ne be sızım sızım sızlatıyor. Tabi kemer hafif olan aletmiş. O gün çeşitli aletler denedi üstümde. Bunları size söylememe gerek yok ama en çok canımı yakan dayağın ortasında bir yerde şeyime sopayla vurması olmuştu. Zaten ondan sonrasını da hatırlamıyorum.
İşte bu yemiş olduğum bu muhteşem dayaktan sonra 3 hafta kadar hastanede yattım. Daha sonra eve gelince de 2 hafta kadar evde dinlendim. Tabi bütün bu yaşananlar bende bir aydınlanma etkisi yarattı. O sene hiçbir şekilde derslerime çalışmadım. Kimseyle konuşmadım, adam akıllı bir şeyler yemedim ve sessizce ölmeyi bekledim. Maalesef ki ölmedim.
Hiçbir şey yapmadığımdan dolayı bütün derslerden de kalmıştım. Bu olayların hepsi bana sınıf tekrarı olarak geri dönmüştü. Yani işin kısası 18 yaşında olup da lise üçe gitmemin sebebi budur.
Dediğim gibi lise üçe gidiyorum. Etrafımda pek insan yoktur genelde. Bir iki arkadaşım var onlarla da selamlaşma, ödev sorma ve arada bir bir yerlere gitme harici pek samimiyetimiz yok.
Ben her zaman sessizliği sevdim. Sırf bu yüzden etrafımda fazla insan veya fazla gürültülü şeyler olmadı. Sıkıldığım bunaldığım zaman hep sessizliğe sığındım. Ama bu aralar takıntım şey yani ATEŞ benim tam tersim. Herşeyiyle.
Mesela ben fazla arkadaş edinmezken o bütün okulla arkadaş neredeyse. Ben fazla konuşmazken onun sustuğu bir dakikayı duymadım. Derste bile konuşuyor durmadan (evet doğru anladınız aynı sınıftayız). Aslına bakarsınız bu tersliklerin en başında gelen ise benim eşcinsel olmam onun ise düz olması (onların tabiri ile). Daha böyle bir sürü şey var. Mesela o şuan okul bahçesinde tam karşımda futbol oynuyor. Ben mi ? Ben sporun her türlüsünden nefret ederim.
Yalnız bir adam koşarken bile yakışıklı olur mu? Ben koşarken aslandan kaçan ceylanlar gibi şekilden şekile giriyorum. Ama ATEŞ öyle mi? Adam koşarken bile Brad Pitt.
Evet durmadan onu izliyorum. Dedim ya size bu aralar onu taktım kafama diye. Şuan okul bahçesinde yüzlerce arkadaşından sadece bir kaçıyla futbol oynuyor. Þu futbolda ne acayip oyun canım. 22 tane at gibi herif kendilerinden kat kat küçük topun peşinden koşuyorlar. Saçma. Şimdi diyeceksiniz ki ne yapsınlar 22 top mu 1 adamın peşinden koşsun. Tamam oda olmasın ama 22 adam da fazla be.
Bu arada o bana yaklaşan top mu yoksa Kuzey Kore füze denemesini bizim okulun bahçesinde mi yapıyor.
-Heyyy iyi misin?
-Derin iyi misin?
-Hişşşt oğlum iyi misin lan?
-Abi çocuk bayıldı galiba.
-Lan çocuğun burnundan kan geliyor. Biriniz kaldırın da revire götürelim.
İşte duyduğum sesler bunlardı ve o muhteşem an yaşandı. Muhteşem, ultra yakışıklı ve ekstra seksi ATEÞ YILMAZ beni kucağına almıştı.
Y/N: İlk bölüm hatalarım olduysa affedin. :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOTHER -[boyxboy]-
Teen FictionBaşka yerin insanları, başka filmin oyuncularıydık. -06.01.2018