Not: Bu aralar ruh halim ortada ki kedi gibi :/
TARIK
Aradan tam bir hafta geçmişti. Ben bu sürede sürekli yatmış dinlenmiştim. Zaten bir hafta geçmesine rağmen ayağımda da tam bir iyileşme olmamıştı. Yürüyordum ama hafiften sekerek. Büyük ihtimalle geçmesi uzun sürecekti.
Bir hafta boyunca her gün Derin'i aramıştım. Yaklaşık 30 dakika kadar konuşup kapatıyorduk. Dün akşam konuşurken sesinde bir titreme vardı. Ben ne kadar özlediysem o da beni özlüyordu adım gibi biliyordum. Telefonu kapattıktan sonra karar vermiştim yarın yanına gidecektim ama nasıl. Yanımda beş kuruş para yoktu ve üstümde yan komşunun oğlunun pijamaları vardı. Bir haftadır duş almamanın vermiş olduğu bir kokarcalığı da eklerseniz çocuk beni bu halde görürse kesin telaşlanırdı. Acilen insana benzemeliydim ama nasıl.
Aşağıda kahvaltı bulaşıklarını yıkayan anneannemin yanına indim. Yapacak başka bir şey yoktu. Yanına yanaşarak "Anneanne kolay gelsin." dedim. Hayvan gibi konuya dalınmazdı. "Sağol yavrum" dedi. Utana sıkıla "Şey anneanne ben gün Derin'in yanına gitmek istiyorum da" dedim. Elime, ayağıma bakmaktan kafamı kaldıramamıştım. Ben önceden böyle çekingen değildim. Bazı şeylerin insanları değiştirdiği doğruydu.
Anneannem çenemden tutarak başımı yukarı kaldırdı. "Bak bakıyım sen suratıma. Çekiniyor musun sen benden. Kuzum ben sana ne istersen çekinmeden söyle demedim mi?" diyerek mutfak kapısına ilerledi. Dışarı çıkarak kendi odasına geçtiğinde bir şey anlamamıştım. Ta ki elinde parayla dönene kadar.
Utancımdan gene başımı eğmiştim ki "Al bakıyım şu parayı sen. Şimdi ben yan komşuya gidip oğlunun kıyafetlerinden bir iki parça birşey ayarlamasını istiyim. Sen de bir güzel duşunu al oğlum. Banyonun yerini biliyorsun. Sıcak su çok gelmiyor ama idare edeceksin artık." dedi ve kapıya yönlendi. O kapıdan çıktıktan sonra bende sarsak adımlarla banyoya gittim. Üstümdekileri çıkartırken sadece iç çamaşırımın kendime ait olmasının verdiği moral bozukluğuyla komple soyunmuştum.
Bir haftadır ne duş alıyordum ne de kıyafetimi değiştirmiştim. Bunun vermiş olduğu his beni rahatsız etse de mecburdum. Bazı şeylere mecburdum. Aklıma takılan bir şey vardı. İç çamaşırımı çıkartmıştım banyodan çıkınca tekrar aynısını mı giyecektim? Bu mümkün değildi. Ee peki komşunun oğlunun donunu da giyemezdim ya. Mecburiyette bir yere kadardı. Acaba çıplak mı kalsam diye düşündüm. Sonra böyle bir şeyinde mantığı olmadığına karar verdim. En mantıklı çözüm duş alırken onu da yıkamaktı. Nasıl kurutacağım konusu bir muammaydı. Ütüyle kurutmayı deneyebilirdim. En olmadı nemli nemli giyerdim.
Musluğu çevirdiğim gibi yukardan soğuk bir su üstüme boşaldı. Evet sıcak su çok gelmiyordu. Hatta hiç gelmiyordu. Yapacak bir şey yok deyip kenarda duran sabuna uzandım. Hayatımda belkide ilk defa kafamı kalıp sabunla yıkayacaktım. Daha bir hafta öncesine kadar en pahalı markalardan birisini kullanıyordum. Ki kokusu efsane güzeldi. Ama bu kafama sürdüğüm sert şey bir acayipti.
Olabildiğince hızlı bir şekilde duşumu alıp sonda da iç çamaşırımı yıkayıp güzelce sıktıktan sonra kenarda bulduğum havluya sarındım. Gene sarsak adımlarla salona doğru ilerlediğimde anneannem çoktan gelmişti. Elimde iç çamaşırımla yanına yaklaşırken "Şey anneanne ütü var mı şu elimdekini kurutabileceğim" dedim. Kadın elimde ki top şeklini almış parçaya yoğunlaşmışken "O nedir evladım?" dedi. Hafif bir utançla "Şey, iç çamaşırım" diyebildim. Sinirle ayağa kalkarak "Ne diyorsun sen kuzum? Bu böyle ıslak ıslak giyilir mi? Hem ütüyle de kurumaz bu. Ben komşudan sordum oğlunun kullanmadığı varmış. Bak burada ihtiyacın olan her şey var. Ayak numaranı bilmiyorum ama bir tane de ayakkabı istedim. Kapıya koydum onları da çıkarken giyersin. Şimdi üşütmeden kafanı kurula güzelce sonrada giyinip çıkarsın kuzum" diyerek odadan çıktı.
İnanın yarı çıplak olmasam sarılırdım anneanneme. Annemin göstermediği şefkati gösteriyordu. Ondan alamadığım sevgiyi bana fazlasıyla veriyordu. Bir yandan kafamı havluyla kurularken bir yandan anneannemin komşudan aldıklarına bakıyordum. Bir çift çorap, koyu renk bir kot, rengi atmış mavi bir tişört ve iç çamaşırı vardı. Direk iç çamaşırını alıp paketten çıkarttım. Bedeni sanki küçük gibiydi ama yapacak bir şey yoktu. Direk üstüme giydiğimde öyle aşırı küçük değildi ama sıkmadığı da söylenemezdi. Daha sonra direk pantolonu alıp üstüme geçirdim. Bu çocuk benden biraz daha az kalıplı olsa gerek çünkü pantolonda küçük ve kısa gelmişti. Tişörtü geçirdiğimde üstüme olan tek şeyin bu olduğuna karar verdim. Hemen kenarda ki çorapları alıp onu da ayaklarıma geçirdikten sonra direk aşağıya adımladım.
Saçım tam kurumamıştı ama kaybedecek vaktimde yoktu. Anneannemin verdiği parayı cebime koydum ve kapıya adımladım. Anneannem arkamdan gelerek "Çıkıyor musun kuzum?" dedi. "Evet anneanne çıkıyorum" dediğimde kapıda ki ayakkabıları ayağıma geçirdiğimde içimden bir küfür savurmuştum. Çünkü bu ayakkabılarda küçüktü. Zoru zoruna ayağıma soktuğumda anneannemin yanağına bir öpücük kondurup "Ben çıkıyorum anneanne görüşürüz" dedim. Sokağa adımımı attığımda arkamdan "Benden de selam söyle" dedi gülümseyerek.
Gene topallayarak sokak boyunca hızlı hızlı yürüdüm. Ayakkabı sıktığı için parmaklarım aşırı acıyordu. Acıyı unutmaya çalışarak Derin'in evinin yakınına giden minibüse bindim. Parayı uzatıp yerime oturduğumda şöyle bir üstüme başıma baktım ve 'Ben kimim?' diye düşündüm. Bunca zaman herşeyim son modeldi. Ama şuan üstümde başkasınının eşyaları vardı. Kendi motorum vardı ki bu yaşımda daha ehliyetim yoktu. Şimdiyse minibüsle gidiyordum. Yalnız bir şeyin farkına varmıştım. O zamanlar beni sevmeyen bir ailem vardı. Şimdi ise beni seven bir anneannem vardı. Hayatımda beni seven insanların sayısı artıyordu. Para mutluluk getirir dedikleri hikayeydi. İhtiyacın kadarı yeter ve artardı. Bir hafta da anladığım en iyi şey buydu.
Evlerinin yakınına geldiğimde direk minibüsten inip bildiğim yolu yürümeye başlamıştım. O kadar özlemiştim ki ayaklarım izin verse koşacaktım.
Kapılarına gelmem 20 dakikamı almıştı. Hemen zillerine basıp kapının açılmasını bekledim. Kapı açılınca asansöre binip oldukları kata bastım. Asansör durunca hemen kapıyı açıp beni kapıda bekleyen annesiyle karşılaştım.
Ayakkabılarımı çıkarıp içeri geçtiğimde direk Esin teyzeye sarıldım. Hem ayaklarımın rahatlaması hemde Derin'i görecek olmanın mutluluğuyla bir anda kadına sarılmıştım. Kadın anın şokuyla konuşamasa da bir iki dakika sonra "Nasılsın yavrum. Topallayarak geliyordun ayağında bir şey mi var." dedi. "Ufak bir çizik." diye geçiştirirken direk boncuğumu sordum "Nerede?" dedim. Adının geçmesine gerek yoktu. "Yukarıda uyuyor. Bir kaç saat oldu istersen sen uyandır" dedi. "Evde başka kimse yok dimi" diye sorduğumda "Meraklanma sadece ben varım" dedi.
Hızlı adımlarla direk odasına yönlendim. Hızlı dediğime bakmayın adeta ekmek yakalamaya çalışan bir ördek gibiydim. Merdivenler bittiğinde direk odası karşımdaydı. Yavaşça kapıyı açtığımda görmüştüm boncuğumu. Sırt üstü uzanmış bir eli ensesinde uyuyordu. Sessiz adımlarla yanına yaklaştım. Yatağın yanına gelince hemen oturdum. Yaptığım ilk şey o güzel yüzüne parmaklarımı değdirmekti. Ben parmaklarımı değdirirken hafiften kımıldanmaya başladı. Kımıldanmasını fırsat bilerek dudaklarına bir öpücük kondurdum. Ki dudaklarımı çekmemle gözlerini açması bir oldu.
Hafif dolmuş gözlerle "Gene mi rüya görüyorum yaa" dedi. Hiç bozmadan gene üzerine doğru eğilip bu sefer daha uzun öptüm. Yavaşça yerinden doğrulurken "İlk defa bu kadar gerçekçisin yalnız" dedi. Ağladı ağlayacaktı. Bu sefer sıkıca sarıldım ve "Çünkü gerçeğim birtanem" dediğimde ağlamasını koyvermişti. "Gerçekten gelmişsin" derken bir yandan da ağlıyordu. "Geldim aşkım" dediğimde kafasını boyun girintime soktu derin derin kokumu içine çekip "Kokunu çok özlemişim" dedi.
Bende özledim aşkım. Kokunu, suratını, sıcaklığını, sevgini...
Y/N: Evett sonunda çok şükür bölüm yazabildim. Gerçekten hepinizden çok çokkk özür dilerim. İlham perisi kaçmasından tutun telefon değiştirmeye kadara bir çok şey yaşadım. İnşallah bundan sonra (büyük konuşmayayım) düzenli bölüm yazmaya çalışacağım. Tekrar çokkkkkk özür dilerim. Ve bu arada 30K için teşekkür edecektim ki bir baktım 32K yı geçmişim. Okuduğunuz için çok çok teşekkürler. Yorum yazmayı ve oy vermeyi unutmazsanız beni çokkkk mutlu edersiniz :) Günün özlü sözüyle kapanışımı yapıyorum: Aldığınız nefesi bir saniyeyi bile boş işlerle harcamadığınız günler geçirmeniz dileğiyle ;)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOTHER -[boyxboy]-
Teen FictionBaşka yerin insanları, başka filmin oyuncularıydık. -06.01.2018