'Gitme' demiştim ve o bana dönmüştü.Dönmüştü dönmesine de şimdi ne olacaktı. Sadece gitme demekle olmuyor ki. Eminim bu onu durdurmaya yetmeyecekti. Eminim gidip Ateş'lerle kavgaya devam edecekti. O an aklıma gelen ilk şeyi söyledim "Kolum kanıyor revire gitmeme yardım etmeyecek misin?". Buda neydi şimdi. Ben ne zaman bu kadar nazlı olmuştum ki. Aferin Derin çocuğa daha dün ben senin abinim deyip bugün kız arkadaş tripleri yapıyorsun. Valla bravo beynin ve diğer tüm organların seni ayakta alkışlıyoruz.
Şaşırtıcı bir şekilde dediğim şey işe yaramıştı. Hızlı adımlarla kolunu omzuma atarak benimle birlikte revire doğru yürümeye başlamıştı.
Kalbime ne olmuştu ki böyle. Bugün sabahtan beri acayip hızlanmalar yok efendime söyleyeyim Tarık bana dokununca bir teklemeler filan. Hayırdır ya bir kalbimize de söz geçiremeyeceksek yaşamayalım yani. Kalbime küfürler saydırırken revire gelmiştik bile. Önüme geçip kapıyı açmıştı. Revirde ki hemşireye "Yere düştü. Kolu kanıyor. Belki dikiş gerekebilir. Hemen bak ta olmadı hastaneye gidelim" demişti. Hemşire bir anda telaşlanmıştı. Hayır geçen sefer geldiğimde hiçte böyle telaşlı değildi. Beni hemen köşede ki sedyeye oturttu. Kolumu hafif çevirerek yaraya baktı. Tarık'a dönerek "Dikişe gerek yok ama az daha açılsa gerekebilirmiş. Güzelce temizleyip pansuman yapıp kapattığımız da hiçbir şey kalmaz Tarık Bey" dedi.
Bir dakika şimdi ben mi yanlış duydum yoksa o Tarık'a Tarık Bey mi demişti. Burada neler dönüyordu bilmiyordum ama olan her şey kafamı acayip karıştırmıştı. Tam neden hemşire böyle demiş olabilir diye düşünürken bir anda koluma döktüğü şeyle acıyla inlemiştim "Ahhhhh". Tarık iki adımda yanıma gelerek elini sırtıma koyup sıvazlamaya başladı. Sanki acımı almaya çalışıyordu. Gerçi işi yaramadı diyemem. Birisinin acı çektiğiniz zamanda sizin yanınızda olması her zaman iyi gelir. Benim kimse yanımda olmadığı için bu duyguyu pek bilmiyordum ama hissettiğim anda iyi gelmişti. Koluma döktüğü sudan sonra pamuğa iğrenç renkte bir su döküp bu seferde onu yarama bastırmıştı. Bu seferki diğerinden daha fazla acımıştı ama bağırmamak için kendimi sıkmıştım ve gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. Ağladığımı gören Tarık sinirlenerek "Karşındakinin insan olduğunu biliyor musun yoksa ben mi hatırlatayım. Bir daha canını acıtırsan sonuçlarına katlanırsın. Şimdi daha kibar davran." demiş ve sırtımı sıvazlamaya devam etmişti.
Pamuğu çektikten sonra bir krem sürüp yarayı kapatmıştı. Bir reçeteye ilaç yazıp uzatmıştı ve "Buradaki krem günde iki kere sür ve sargıyı değiştir. Ağrın olunca da ağrı kesiciyi içersin. Geçmiş olsun." deyip odadan çıkmıştı. Hayır bu kadın geçen sefer geldiğimde de aynı şeyleri söylemişti. Acaba buna klasik bir metin ezberletip 'Hasta öğrenci gelince bunları söyler gönderirsin' mi diyorlardı.
Hemşire çıkınca Tarık tişörtümü sıyırmış olduğum kolumu düzeltti ve üstüme sweatshirtümü giymeme yardım etti. Kolunu omzuma atarak "Acıyor mu çok fazla?" diye sordu. Zaten yeterince naz yapmıştım. Birazcık sert kişiliğime geri dönmeliydim. Kafamı ona dönerek "Yok be ne acıması altı üst bir çizik" dedim. Yüzüme bakarak sesli bir kahkaha atmıştı "Ahahahha he he altı üstü bir çizik. O yüzden biraz önce inliyordun zaten. Hem öyle altı üstü bir çizik denilecek kadar basit bir şey olmadığını hemşirenin söylediklerinden anlayabiliyorduk. Şimdi artistlik yapmada sınıfa geçelim. Heee bu arada bugün bir şey yazma sınıfta kolunu hareket ettirsen kanar belki. Ben senin için notları arkadaşlarından alırım o itlere müdana etmene gerek yok" dedi ve koridorda yürümeye başladık.
Yok ya her seferinde daha da şaşıramam dedikçe daha da şaşırıyordum. Laf dinlemeyen kalbime mi kızayım yoksa neler olduğunu anlamaya çalışan beynime mi üzüleyim şaşırmıştım valla.
Koridorda yürüyerek bizim sınıfa gelmiştik. Beni kapının önüne kadar getirdi daha sonra sol elimde ki reçeteyi aldı ve "Ben bunları şimdi birisine aldırırım sen birde onunla uğraşma" dedi. Daha sonra ona kafa sallayıp sınıfa girmiştim ki herkesin gözü arkamdaydı. Ne var diye bakmaya kalmadı ki arkamda beni takip eden bir Tarık'la karşılaşmıştım. Tam ne yapıyorsun diye soracaktım ki tahtanın önüne geçip "Bu sınıfta Derin'den sonra en çalışkan kim?" diye sormuştu. Kimseden çıt çıkmıyordu hemen ona bakıp sessiz bir şekilde "Ne yapıyorsun sen?" diye sordum. O beni takmayarak "Size bir soru sordum. Bu sınıfta Derin'den sonra en çalışkan kim?" diye bu sefer daha sert bir sesle sormuştu. Hemen ön sırada oturan Melis lafa atlamış "Benim" demişti. Tarık ona yaklaşarak "Bak şimdi arkadaşım madem çok çalışkansın sen şimdi tüm derslerin notunu da iyi tutuyorsundur dimi?" dedi ve anında Melis karşılık olarak kafasını sallamıştı. Devam ederek "Güzel şimdi bugün notlarını daha iyi bir şekilde tutup okul çıkışı hepsinin fotokopisini alıp Derin'e vereceksin. Anlaştık mı?" dedi.
Ulan resmen sınıftan çıt çıkmıyordu bir Allah'ın kulu da ağzını açıp bir kelime etmiyordu. Bu Allah'ın kullarına Ateş ve tayfası da dahildi. Melis Tarık'ın sorusuna karşı hızlı bir şekilde kafasının aşağı yukarı salladı.
Tarık bana doğru gelerek kulağıma eğildi ve "İyi dersler toprağammmm" diye fısıldadı. Biraz önceki kabadayı çocuk gitmiş de yerine tekrar mesajlarda konuştuğum ergen gelmişti. Gülümseyerek sırama geçtim.
Tam 4 ders boyunca Tarık'ı ve yaptıklarını düşünmüştüm. Aklımda o kadar soru vardı ki hepsi cevapsızdı. İlk defa lise hayatım boyunca tüm dersleri dinlemediğim olmuştu. Zilin sesiyle toparlanıp kendime gelmiştim. Çantamı yavaşça toplarken Melis yanıma gelmiş "İki dakika bekle ben bugün ki derslerin fotokopisini çektirip geliyorum" diyerek ışık hızında sınıftan çıkmıştı. Onu beklerken montumu giydim. Aynı hızda sınıfa dönmüştü. Kız resmen 5 dakikada 20 sayfa fotokopi çektirip 2 kat inip çıkmıştı. Bu Tarık insanları bu kadar korkutacak ne yapmıştı ki.
Fotokopileri alıp teşekkür ederek sınıftan çıkarak çıkış kapısına kadar yürümeye başlamıştım ki kapıda beni bekleyen Tarık'la karşılaştım. Yanına gittim ve elindeki poşeti bana uzatarak "İçinde ilaçlar ve pansuman malzemeleri var aksatmadan yap" dedi. Poşeti aldım ve "Teşekkür ederim de ne kadar vereceğim sana ilaçlar için" dedim. Bir anda kaşları çatılmıştı. Hafiften omzuma vurarak "Saçmalama lan . Ne parası biz arkadaş değil miyiz hem. Arkadaşlar arasında böyle şeyler olmaz" demişti.
Yanaklarım hafiften kızarırken sormuştum "Arkadaş mıyız gerçekten?".
"Tabi kide arkadaşız." diyerek saçlarımı karıştırmıştı.
Ne yani ben şimdi birisiyle arkadaş mıydım? Hemde gerçek anlamda ?
Y/N: Yorum yazar ve oy atarsanız beni çok mutlu edersiniz :) Okuduğunuz için teşekkürler :)
![](https://img.wattpad.com/cover/134441667-288-k908877.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOTHER -[boyxboy]-
Novela JuvenilBaşka yerin insanları, başka filmin oyuncularıydık. -06.01.2018