Bir pazartesi sendromuna daha hoş geldiniz. Tüm öğrencilerin, çalışanların ve tüm insan oğlunun nefret ettiği bir pazartesiye daha girmiş bulunmaktayız. Şimdi size bir şey söyleyeceğim ama beni taşlamak yok bak söz mü? Evet hazır mısınız?SÖYLÜYORUMMMMMM
Aslında ben pazartesileri severim. Durun Durun Vurmayın !!!
Şimdi diyeceksiniz bir insanoğlu nasıl pazartesi sevebilir? Size de hafta sonları evde kalmak cehennem gibi gelse, tam iki gün boyunca nefret ettiğiniz insanla aynı ortamda kalmaya zorlansanız, sırf karşılaşmamak için iki gün boyunca odanıza kapansanız emin olun o pazartesiler size o kadar güzel gelir ki. Cehennemden cennete geçiş, çöllerden serin sulara ya da askerden dönen sevdiğine kavuşmak gibi gelir.
Her zamanki gibi hazırlanıp evden çıkmıştım. Kış geldiğinden olsa gerek hava baya güzel soğumuştu. Bugün annem kapıdan çıkarken iki arada bir derede cebime 20 lira sıkıştırmıştı. Aslında otobüse binecek paramda vardı ama benim bu parayla en az 2 hafta idare etmem gerekiyordu. Hem yağmurda yağmıyordu. Az totişim üşüdü diyede ölmem herhalde. Yolda yürürken aklımda Tarık'la hafta sonu yaptığımız konuşmaları düşünüyordum. Anlamadığım bir şekilde bana yakın davranıyordu. Sevecen ve sıcakkanlı bir yapısı olduğunu düşünmeye başlamıştım. Ama hala o gün kantinde yaptığı artistliği unutamıyorum. Tam Tarık'ı düşünürken aklım bir anda Ateş'e kaymıştı. Şaka gibi ama bu iki gün boyunca nedense onu hiç düşünmemiştim. Tarık'la konuşmak kafamı dağıtmıştı ve o hiç aklıma gelmemişti. Uzun süredir düşündüğüm adamı bu kadar sürede unutamazdım. Ama bir yandan da Tarık'ın kafamı dağıttığı düşüncesi aklımı kurcalıyordu.
Düşünceler beynimi kurcalarken resmen yolu bitirmiş okulun kapısına gelmiştim. Yavaş yavaş öğrencilerle birlikte okul kapısından sıcak koridora geçmiştim. Sınıfıma adımlarken arkadan bana seslenen birisini duymuştum "Derin Derin". Ses tanıdıktı. Arkamı döndüğümde tanıdık bedenle karşılaşmıştım.
"Sana da günaydın Tarık"
"Ahh günaydın" deyip yanımda yürümeye başlamıştı. Elini cebine daldırıp bir şeyler çıkartmıştı. Birini bana uzatarak "Al sana süt aldım" dedi. Sütü elime aldığımda muzlu olduğunu farketmiştim. Demek ki o yüzden dün neli süt sevdiğimi sormuştu. Şu an acayip duygusaldım dokunsalar ağlayabilirdim. Sesim hafif titreyerek " Teşekkür ederim" dedim.
Alışık değildim bana iyi davranılmasına. Alışık değildim düşünülmeye. Bir günden bir güne kimse benim sevdiğim şeyleri yapmamıştı. Bu hareket bana fazla gelmiş olacak ki gözümden iki damla yaş kaçıvermişti. Hemen Tarık'a çaktırmadan elimle gözlerimi silmiştim ama tabi kide geç kalmıştım. Beni koridorda durdurup "Ağlıyor musun sen? Hatalı bir şey mi yaptım? Muzlu sevdiğini söylemiştin. Seni üzdüysem özür dilerim." deyip iyice beni üzmüştü. Hayır ona kızdığımdan değil alışık olmadığımdan gözümden yaşlar süzülmüştü. Tabi ona böyle söyleyemezdim.
"Yok ya ne ağlaması. Bir anda soğuktan sıcağa geçince gözlerim doldu. Hem doğru söylemiştim muzlu süt severim çok teşekkür ederim." deyip bir an mutlulukla ona sarılmıştım. Ne yaptığımı anlamayacak kadar mutluydum. Her şey bir anda olmuştu. Bir anda içimden sarılmak gelmişti. Aslında sarıldığıma pişman olmamıştım da tam o anda duyduğum sesler moralimi gene bozacağı benziyordu.
"Bak sen bizim ibne kendine manita yapmış" dedi Ateş'in biricik kankisi Yiğit. Hayır bana sarmaları sorun değildi ama Tarık'a bulaşsınlar istemezdim. Sesi duyduğum gibi Tarık'tan ayrıldım. Bir anki heyecanla sarılmıştım. Pişman değildim ben mutlu olduğumu sarılarak göstermeyi severdim. Ama Ateş ve tayfası tüm mutluluğumun içine etmişlerdi. Hayır 4 gün öncesine kadar beni düşüncesi bile mutlu eden adam şuan tüm keyfimi nasıl kaçırıyordu anlamıyorum.
Yiğit susunca devreye Ateş girip beni kendinden soğutacak sözleri söylemişti "Hadi bu çocuğu anlarımda senden hiç böyle şeyler beklemezdim Tarık. Hayır ulan madem ibnesin niye bana selam veriyorsun lan. Bilmiyor musun benim böylelerine verecek selamım yok."dedi. Bak bak bak ulan inşallah 20 ibne toplanıp sırayla sizi si..... de aklınız başınıza gelir. Hayır hiçbir zaman anlamadım bizimle ne alıp veremedikleri var. Diğer insanlardan hiçbir farkımız yokken her zaman hor görülmeye mahkumduk. Hayır hadi ben bu lafları kaldırırım da Tarık'ın eşcinsel olmadığı halde bu laflara yemesi beni üzüyordu.
Sağ tarafıma döndüğümde Tarık'ın burnundan soluduğunu gördüm. Galiba çok sinirlenmişti. Yavaş adımlarla Ateş'in yanına yaklaştı. Aşırı bağırmayarak "Ne dedin sen bir daha tekrarlasana" dedi. Ateş hafiften bozularak "İbneysen söyle de bilelim ona göre davranırız" dedi. Tarık'a baktığımda sağ elinin hafiften titrediğini farkettim. İçimden bir his iyi şeyler olmayacak diyordu.
Tarık Ateş'e iyice yaklaşarak kulağına bir şeyler fısıldamıştı. Söyledikleri bittikten sonra Ateş'in rengi beyaza dönmüştü. Tarık onu orada bırakarak yanıma gelmişti. Ne söylemişti de Ateş o hale girmişti. Meraktan çatlıyordum ama sormaya çekiniyordum. Sol elindeki süte pipeti bastırıp sokmuştu. Bana bakarak "İçmiyor musun?" dedi. Onun gibi yaparak pipeti kutuya batırıp ona göstererek "İçiyorum " dedim.
Bu çocuk beni mutlu ediyordu ama aynı zamanda kafamı karıştırıyordu.
Y/N: Yorum yazmayı ve oy vermeyi unutmayın :) Okuduğunuz için teşekkürler :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ANOTHER -[boyxboy]-
Teen FictionBaşka yerin insanları, başka filmin oyuncularıydık. -06.01.2018