(bu şarkı bu hikaye için çok önemli hikaye içinde birkaç kere daha geçecek.)
Evin kapısını çaldığımda açması için çok beklememiştim. Açar açmaz kolumdan çekip kapıyı kapattı ve beni sertçe kapıya itti. Kapıya çarptığım sırtımla beraber inledim.
"Senden bir şey isteyeceğim küçük Karmen'im. Ama öncesinde acıktım ve canım seni yemek istiyor." dedikten sonra üstüme baktı ve:
"Ne oldu sana böyle?"
"Önemli bir şey değil. Zorbalığa uğradım diyelim." dediğimde kazağımı üstümden tek hamlede çıkarıp bir kenara attı ve beni kucaklayıp:
"Şanslısın ailem bu iki gün boyunca yoklar ve bu da vakit geçirebiliriz anlamına geliyor."
"Neden Velma ile vakit geçirmiyorsun?" dedim o kucağında beni taşırken bir yandan da merdivenleri çıkmakla meşguldü.
"O beni senin tatmin ettiğin kadar tatmin edemiyor." dedikten sonra beni odasının yatağına bıraktı ve:
"Ben aşağıdan içecek bir şeyler getirirken sen güzel bir şarkı seç. Ortamımıza uygun olsun." gözlerimi devirdim ve yatakta doğruldum.
Onunla sevişmek istediğimi düşündüren şey neydi? Ancak yine de Justin'in arabasındayken aklıma takıldığı için bilgisayarından iTunes'a girip müziklerinden Love On The Brain'i aradım ve neyse ki bulabildim. Şarkıyı açtıktan sonra tekrar tuşuna bastım ve öylece pencereden dışarısını izlemeye koyuldum. Arkadan belime sarıldıktan sonra boynuma bir öpücük kondurdu ve geri çekildiğinde;
"Soslu makarna gibi kokuyorsun." gülmeme engel olamadan ona döndüm ve tek elimle göğsünden onu ittirdim.
"Anahtarımı ver. Eve gitmek istiyorum. Cidden bugün çok yoruldum."
"Olmaz."
"Shawn lütfen."
"Hayır Karmen. Benimle biraz vakit geçirdikten sonra gitmene izin vereceğim."
"Shawn! Neyim ben fahişe mi? Benimle sevişip sonra gitmeme izin mi vereceksin?" bir iki adım geri çekildi ve elindeki şampanya şişesini komodine koydu.
"Gel uzan şöyle sana biraz masaj yapayım. Gerilmişsin." bana dokunmaya çalıştığında eline vurdum ve:
"Dokunma bana! Anahtarı ver sadece gideyim. Sen benim kız arkadaşımın sevgilisisin. Bu kadar yakın olmamalıyız. Hem-"
"Hem ne?"
"Justin ve ben... aramızda bir şeyler oldu."
"Ne gibi bir şeyler?" dedikten sonra dudaklarını ıslattı ve yutkundu. Hatta oldukça sesli bir şekilde yutkunuyor oluşuyla kendimi tuhaf hissetmeme senep olmuştu.
"Biz öpüştük." dediğimde yatağının olduğu yere gitti ve yastığının altından anahtarımı çıkarıp bana verdi.
"Gidebilirsin."
"Ucube. Birde yastığın altına mı sakladın?" eliyle odasının kapısını gösterirken:
"Git!" diye bağırmasıyla hiç beklemeden merdivenlere koştum. Acele hareket etmemden dolayı inerken bileğimi burkmuştum ancak Shawn'ın şuanki tavrı bir daha bana bulaşmayacakmış gibi olduğundan yerde duran kazağımı alıp giydim ve evden çıkar çıkmaz kendi evime doğru yürümeye başladım.
Maalesef ki evim uzaktaydı ve kolumdaki saate bakılırsa ailem eve gelmek üzereydi.
Son zamanlarda yaşadıklarımı gözden geçrirken göz yaşlarımı daha fazla göz pınarlarımda tutamayacağımı fark etmiştim ve bu berbat bir histi. Yolda, insanların içinde ağlamak iğrençti.
Ama neden bu kadar kötü hissediyordum? O yüz ifadesi de neydi öyle? Shawn bana kırılmış mıydı?
Eve geldiğimde kapıda arabayı park etmiş bir vaziyette içeri girmek üzere olan ailemle karşılaştığımda babam:"Karmen?" ve
"Kızım ne oldu sana? Elin neden sargı içinde?" diye soru soran anneme karşılık cevap vermedim ve hıçkırıklarımı serbest bırakıp ikisine de sarıldım. Anmem sırtımı sıvazlarken:
"Ah tatlım. Buz gibi olmuşsun. Hadi gel içeri geçelim. Ben sana bir çorba yapayım daha sonra ağrı kesici iç ve uyu olur mu?" kapıda öylece durup bizi izleyen Velma:
"Çok acıklı ama artık içeri girebilir misiniz? Acıktım ben." dediğinde babam bizden ayrıldı ve içeri girdi. Annem ve ben peşinden içeri girip kapıyı kapattığımızda benim için bir devir bitmiş, yeni bir devir başlamıştı.
