"Anne ben iyi olacağım. Sadece iki hafta. Göz açıp kapayıncaya kadar geçecek." dedim anneme bir kere daha sarılırken. Babam:"Sen akıllı bir kızsın Karmen sana verdiğim kredi kartını düzgün kullanırsan sevinirim. Sonra harçlıklarından kesmek zorunda kalabilirim." dediğinde gülümsedim ve merdivene baktım. Gelmiyordu beni uğurlamaya. İkisine de bir kere daha sarıldıktan sonra kapıya yönelmemle arkadan gelen bir ses:
"Abla dur!" beni durdurdu. Arkama döndüğümde elinde bir gitar kutusuyla tam karşımda Velma duruyordu.
"Hediye paketi yapmak isterdim ama zaten gitar olduğu belli olupr diye gerek görmedim. Birde nasıl hediye paketi yapılır bilmiyorum." dediğinde sırt çantamı yere koyarak yanına gittim ve:
"Velma, cidden buna hiç gerek yoktu." dedim ve ona sarıldım. İkimizde garip bir şekilde ağlamaya başlarken babam:
"Karmen senin gitarına ne oldu peki?" dediğinde Velma:
"Şey... ben onu kırdım baba." annem:
"Kırdın mı?" arkama anneme döndüm ve:
"Bilerek olmadı. Hem yenisini almış. Bir önemi kaldı mı ki? Hadi baba gidelim." sırt çantamı tekrar sırtıma aldığımda kapıyı açmamla tam elini zile götürmüş Shawn ile yüz yüze geldik.
"Şey, efendim Fransa gezisine bende gidiyorum diye giderken sevgilimşn ablasını da götüreyim dedim. Size zahmet olmasın diye."
"Haber verebilirdin." dediğinde Velma aynı onun sesinin boğukluğunda cevap verdi Shawn:
"Haber verdim zaten Karmen'e ama geri dönmedi." dediğinde telefonuma baktım. Bir önceki kırıldığı için şuanki telefonumda müzik yoktu ve bende kullanmıyordum.
"Sessizdeydi özür dilerim. O zaman. Anne, baba ben Shawn ile giderim." dedim ve hepsine bir kere daha sarıldıktan sonra bavulumu ve gitarımı aldıktan sonra Shawn'ın arabasına yöneldim. Bagajın önüne geldiğimizde bana yardım edip bavulumla gitarımı yerleştirdi ve sürücü koltuğuna yerleşti. Yolcu koltuğuna oturduğumda:
"Hadi gidelim mavili." gülümsedim ve karanlık yolu izledim.
Sokak lambaları ve şehir ışıkları ışıl ışıl Princeton sokaklarını aydınlatıyorken tek yaptığım başımı cama yaslayıp dışarı izlemek ve radyoda çalan basit pop şarkılarını dinlemekti. Müziğin sesini biraz kıstıktan sonra:
"Biliyorsun, birine güvenmek onu sevmekten daha önemlidir." ona döndüm. Yolun üzerindeki beyaz şeritlerden gözünü çekmeden öylece araba kullanıyordu. Tekrar başımı cama yaslayarak yolu izlemeye devam ettim.
"Olabilir. Ama birini sevmediğin müddetçe onu hayatında tutmak istemezsin."
"Belki. Ama önemli olan güvenmektir. Hayatının dışında tutsan bile sevmediğin bir insana içten içe güvenebilirsin."
"Niye bunu konuşuyoruz Shawn."
"Ben, senden vazgeçsem dahi, bana güvenmeni istiyorum. Bunca zaman seni yanılttım biliyorum ama bilinçsizce yaptığım şeylerdi onlar. Çok özür dilerim." daha sonra yutkundu ve sesi kısıldı:
"Gerçekten çok özür dilerim." o an nedenini bilmek istemediğim bir şekilde vites topuzunda olan eline elimi koyarak:
"Önemli değil. Cidden." önemliydi. Ama ne de olsa bundan pişmandı. Bu bile yeterliydi benim için. Arabayı havaalanının otoparkına park edip gereken ücreti ödedikten sonra bavullarımızı ve gitarlarımızı, o da gitarını yanında getirmişti, aldıktan sonra içeri girip kontroller sonrası sınıftan gelen başka insanları aradık.
Fransa'ya kalkacak olan uçağın geçiş bölümünde bekleyenlerin yanına gittiğimizde herkes bir an önce uçağa binip Fransa'ya gitmek için dakika sayıyordu.
Kalkış saatimiz geldiğinde anons yapılmıştı. Eşyalarımızı alıp biletlerimizi son kez kontrol ettirdikten sonra Fransızca öğretmenimiz Bay Langdon eşliğinde uçağa yerleştik.
Ben Maggie ile oturuyordum ancak Shawn son anda yanımıza gelip:
"Ben Carter ile oturuyorum. Yerlerimizi değişelim mi?" teklif Maggie'ye oldukça cazip gelmiş olacak ki hiç düşünmeden kabul edip Carter'ın yanına gitti. İkisine garip garip bakarken:
"Kavgalılar sanıyordum."
"Ne yaparsın? Okulumuz öğrencileri olarak kavga etmeyi de geri barışmayı da çok seviyoruz." dedi ve yanıma oturup kenetini bağladı. Cebimden çıkardığım sakız paketinen bir tane ona uzatıp:
"Lazım olabilir." dedim. Gülümseyip bir tane aldıktan sonra hostesler bavul alanlarını kontrol etti ve pilot anonsta bulundu.
"Evet sayın yolcular hoşgeldiniz. Ben kaptanınız Loraine Curt ve yardımcı pilot arkadaşım Gunter Solan ile flower isimli uçağın pilotlarıyız. Fransa, Paris'e olan uçuşumuz 9 saat 47 dakika sürecektir. Keyifli yolcuşuklar dileriz." dedikten sonra ışıklar kısıldı ve hepimiz kalkış için kemerlerimizi kontrol ettik.
Uçuşun inişinden ve kalkışından bir miktar korktuğum için gözlerimi kapatmıştım ki dudaklarımda hissettiğim ıslaklık ile gözlerimi açmam bir oldu.
"Karanlıkta kimse görmez." dedi ve gilümseyip önüne döndü. Aptal aptal gülümserken ona dönüp omzuna vurdum ve:
"Çok ayıp Shawn." dedim kısık bir sesle. Gülümsemesini kesemiyor olsa gerek ki elyile kapatıp bana bid dakika işareti yaptıktan sonra gözlerini kapadı ve geri açtığında bir kez daha bana yaklaşıp kısa bir öpücük daha kondurdu. İkinciye omzuna vurduğumda eliyle camı işaret etti. Dönüp baktığımda şehir ışıkları git gide küçülüyordu.
"Önemli değil Lewis." dedi ve başını omzuma koyıp gözlerini kapadı.
