f ø r t i e t t

1.3K 108 143
                                    

"Sana inanamıyorum." dedikten sonra boşta kalan elimi havaya kaldırıp atabildiğim en sert tokadı attım. Beni belimden tutup havaya kaldıran Justin:

"Gidelim Karmen. Hadi öğretmen gelecek." beni kucaklamış bir vaziyette gidiyorken yerde ki çantamı kucağına alan Ece Shawn'ın suratına tükürüp:

"Sen bir pisliksin Mendes." dedi. Yutkundum ve bağırmaktan çatlaşmış sesimle son kez Shawn'a seslendim.

"Senden nefret ediyorum Shawn!"

-bir buçuk saat önce-

Hızlıca aşağı kata inip ön bahçeye çıktım ve posta kutusuna baktım.

Beklediğimiz fotoğraflar o gün verilememişti. O yüzden evlerimize postalayacaklarını söylemişlerdi. Ki öylede oldu. Sadece iki gün sonra ilk deneme çekimlerim elimdeydi. Tekrar koşarak eve girdim.

"Anne, bugün okula yürüyerek gideceğim. Ece ile konuşmam gereken bir şey var." dedim ve cevap vermesini beklemeden gelen zarfı ayakkabılığa koyup odama çıktım.

Ece'ye onu evinden alacağıma dair bir mesaj attıktan sonra hızlıca giyinip aşağı indim ve umursamamam gereken ama umursadığım kişiyle karşı karşıya geldim. Elinde bir çiçek buketiyle beraber.

"Ne işin var evimizde sabah sabah?"

"Senin için gelmedim merak etme. Velma'ya özür borçluyum." dedi ve elindeki çiçekleri gösterdi. İstemsizce bir adım geri çekildim. Beni seviyorken nasıl Velma hep bir adım önde olabiliyordu?

"Barışacağını nereden biliyorsun?" dedim kendimden oldukça emin bir tavır sergileyerek.

"Barışmak için geldim demedim mavili aptal. Özür dilemeye geldim dedim." yüzümü buruşturdum ve koluna omuz atarak ecden çıktım.

Daha fazla dramaya dahil olmayacaktım. Gönlümce mezun olup ne olup olabileceğime odaklanacaktım. Zira son zamanlarda uğraştığım şeylerden sonra derslerimin eskisi kadar iyi olduğunu söyleyemezdim.

Ben o hem macerayı dibine kadar yaşayan hemde harika dersleri olan kızlardan değildim maalesef. Yolda giderken bunları düşünmemi guruldayan karnım böldü. Pek fazla kahvaltı kültürüm yoktu ancak son zamanlarda gelen depresyonla birlikte iştahım artmıştı.

Ecelere geldiğimde kapıyı çalmamla elinde iki reçelli fıstık ezmeli sandviçle beni karşılayan Ece'yi gördüm. Elindekilerden birini uzatıp:

"Yemeden geldiğini biliyorum."

"Sen-"

"Müneccim diyebilirsin. Ya da sadece elinde bir demet çiçekle sizin eve doğru yürüyen Mendes'i görmemden de bahsedebiliriz. Neden gelmiş?"

"Velma'dan özür dilemeye." dedim ve elimdekinden bir ısırık aldım.

Yolda giderken Ece ve garip eski sevgili intikamlarından bahsediyorduk ki okula gelmiş bulunduk bile.

Ece eliyle ilerisini gösterip:

"Bu sizin eve yürüyerek gelmişti nasıl Velma ile arabadan inebiliyorlar?" omzumu banane der gibi salladıktan sonra düşündüm. Garipti.

"Onların işlerine akıl sır erdiremiyorum artık Ece. Hadi gel Justin'i bulalım."

Bulmamız çok zor olmamıştı. Etrafa yapıştırılmış bir sürü kağıt vardı ve Justin onları topluyordu. Hızlıca yanına gittik.

"Justin ne oluyor?"

"Karmen gelme." dese de yanına vardığımda gördüğüm şey karşısında öylece kaldım.

İç çamaşırlı fotoğraflarım çoğaltılmış bir vaziyette her yerdeydi. Herkes elinde ki duvardaki kağıtlara bakıyor, sonra dönüp beni baştan aşağı süzüyordu. Taylor:

"Güzel vücutmuş tatlım. Bir ara bize de poz verirsin umarım." dediğinde ben üstüne atlamadan Justin elindekileri yere aop tek yumrukla onu yere serdi.

Hakim olamadığım göz yaşlarımla öylece kalakalmıştım. Justin ve Ece kağıtları tek tek topluyorken ben öylece dikiliyordum. Okulun girişinde biriken insanlar acır bir şekilde bana bakıyorlardı. İçlerinden biri sıyrılıp yanıma geldi.

"Hey neler oluyor?"

"Abla!" dedikten sonra omzularımdan tutup sarstı ancak konuşamadım. Beni bırakıp Justin ve Ece gibi etraftaki kağıtları iç çamaşırlı fotoğraflarımı toplamaya başladı.

Telefonuma gelen mesajla girdiğim şoktan kurtuldum ve mesaja baktım.

Shawn: evine gelen dosyanın içine bakmalıydın karmen. İçinde ne olduğuna bakmalıydın.

Dosyada ne olduğuna bakmak için çantamı açtığımda doayayı evde bırakmış olduğum aklıma geldi. Daha sonra bu sabah olanları hatırladım.

Shawn ve ben kapıda konuşmuştuk. Kapının hemen yanındaki ayakkabılıkta bana gelen dosya vardı. Almayı unutmuş olmalıydım.

Kalabalıktan sıyrılıp ortaya çıktığında gözlerinde ahmakça bir şaşkınlık vardı. Çantamı yere fırlatıp üzerine yürüdüm ve yakalarından tutup:

"Daha ne kadar pislikleşebilirsin ha! Ne kadar?" tuttuğum yakalarını bıraktım ve ittirdim.

"Lanet olsun Mendes. İğrenç bir insansın." ağlamaktan sesim boğuk bir tona geçmişti.

"Karmen pişman olacağın şeyler ne söyle ne de yap." dedi ve elimi tuttu. Gözlerine baktım. O da gözlerime baktı. Zaman garip bir şekilde yine durmuştu.

İnkar edilemez bir gerçek vardı ki onu seviyordum. Ama aynı zamanda ondan nefret ediyordum. Ama tavrına kesinlikle inanmıyordum. O inanılamayacak kadar sahtekar kişilikte bir insandı.

"Sana inanamıyorum." dedikten sonra boşta kalan elimi havaya kaldırıp atabildiğim en sert tokadı attım. Beni belimden tutup havaya kaldıran Justin:

"Gidelim Karmen. Hadi öğretmen gelecek." beni kucaklamış bir vaziyette gidiyorken yerde ki çantamı kucağına alan Ece Shawn'ın suratına tükürüp:

"Sen bir pisliksin Mendes." dedi. Yutkundum ve bağırmaktan çatlaşmış sesimle son kez Shawn'a seslendim.

"Senden nefret ediyorum Shawn!"

roses | smHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin