f ø r t i n i

1.3K 83 63
                                    

Elimi kapıya götürdüm ancak daha sonra dayanamayıp geri çektim.

Nasıl çalacaktım kapılarını? Ne diyecektim? Özür dilenir miydi ki? Kelimelerim yeterli kalır mıydu?

Hangi sözlük duyduğum üzüntüyü temsilen bir cümle kurdurtabilirdi bana?

Kapının önüne çiçeği koyduktan sonra arkama döndüm ve bahçe kapısına doğru ilerlemeye başladım.

"Shawn." dedi bir ses arkamdan. Döndüm.

Bayan Lewis.

"Efendim be-durun ben alırım." dedikten sonra eğildim ve demin yere koyduğum çiçekleri alıp uzattım.

"Gelsene içeri. Çok fazla insan yok. Kuzenleri var o kadar." dediğinde başımı hafif öne eğip onu onayladım ve içeri geçtim.

Siyahın bu kadar boğucu olabileceğini bilmezdim.

"Bir şey ister misin Shawn?" diye sorduğunda:

"Hayır efendim." dedim. Boşta bir yere oturup öylece sehpahadaki magazin dergisine bakıp:

"Ben doktorum. Bu ellerle kimleri kurtardım. Kimleri kurtaramadım. Ölümle her gün karşı karşıyayım. Ama nefes bile alamıyormuşum gibi hissediyorum." gözlerini magazin dergisinden çekip bana iliştirdi.

"Siz çocuklar söylemesenizde anneler anlar. Bilirler çocukları kime aşık." gülümseyerek gözünden düşen bir damla yaşı sildi.

"Velma seninle oyun oynuyordu. Ama pişman oldu. Aşık oldu. Tabi o sana aşık olduğunda her şey çok geçti. Çünkü sen-"

"Karmen'e aşık olmuştum efendim." dedim ve yutkundum.

"Odasında. Kapısı kilitli. Eğer açabilirsen kendini şanslı say olur mu?" diyerek salona giren Bay Lewis yüzündeki keder hiçbir şeye değmezdi.

Çünkü kimse böyle bir acıyı çekmeyi hak etmezdi.

Bence dinleyin tşk.

Ağır ağır çıktım basamakları. Koridorun solundaki odasına geldiğimde yerde oturan Justin, Selena ve Ece dikkatimi çekti. Ece her ne kadar anlaşamasakta ayağa kalkıp kollarını bana açtı ve:

"Shawn lütfen arkadaşımı girdiği depresyondan kurtar." diyerek ağlamaya başladı.

Sırtını sıvazlayıp ondan ayrıldım. Justin'e bakarak:

"Siz inin ben halledeceğim." Justin kafasıyla beni onaylayıp kızların koluna girdi ve aşağı salona indi.

Kapının önüne kadar gidip kapının kenarına sırtımı verdim ve tam karşımda duran fotoğrafa bakarak:

"Beni duyuyorsundur umarım." dedim ve derin bir nefes aldım.

"Hiçbir şeyin iyi gitmediğini biliyorum. Ama bırak gitmesin. Arabanın freni bir kere patladıysa belki de ellerini direksiyondan çekme vakti gelmiştir." iç çekme sesi geldiğinde gözlerimi yumdum.

roses | smHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin