"Lewis, uyan geldik." başımın dürtülmsiyle gözlerimi araladım ve çekici ama tuhaf ve katı öğretmenimiz Bay Langdon'a baktım."Günaydın efendim." dedim ve yanımda boyama kitabıyla boyama yapan Shawn'a döndüm. Bay Langdon gülerek:
"Güzel kitap Mendes." dedi ve yanımızdan ayrıldı. Shawn gözlerini devirip kuru boyalarını kutusuna geri koyarken:
"Hadi kalkalım." dedikten sonra yukardan sırt çantamı alıp bana uzattı ve kendisininkini de aldıktan sonra birlikte uçaktan indik.
Bavullarımızı almak için bekliyorken defterine bir şeyler karalıyordu. Daha sonra bana dönerek:
"Karmen! Bana bir ülke söyle." dediğinde düşündüm ve daha sonra ona dönerek aklıma gelen ilk ülkeyi söyledim.
"Japonya." gülümsedi ve:
"Hep oraya gitmek istemişimdir. Güzel seçim." yanına gittim ve ayağımla onu dürterken:
"Ne yazıyorsun?"
"Hiç öylesine." dedi ve yazmaya devam etti. Zorlamamak adına geri eşyalarını alan arkadaşlarıma döndüm. Bizimkilerin başında bekliyorken az ileride gelenki gitar ve iki bavul bize aitti.
"Shawn! Gel eşyalarını al." oturduğu yerden kalktı ve yanıma gelip sadece kendininkileri almayıp aynı zamanda benimkileri de aldı ve:
"Artık otele gidelim. Çok uykum var." Bay Langdon bize döndükten sonra birkaç kişinin daha bavulunu beklediğimizi onlarda aldıktan sonra kapıda bekleyen bir minübüs olduğunu söyledi.
Herkes sonunda bavullarını aldığında çıkışa bizi bekleyen minübüse gittik.
Toplamda 18 kişiydik.
10 erkek ve 7 kız. Birde Bay Langdon tabiki.
Minübüse bindiğimizde herkes uykulu bir şekilde kulaklıklarını takmış ve gözlerini kapamış uyuyorken ben yolda gelirken sürekli uyuduğum için uykum yoktu. Üstelik jet lag bile olmamıştım. Garipti.
Yanıma oturan Shawn kulaklıklarından birini bana uzatırken gülümsedi ve:
"Bakalım bu şarkıyı hatırlayacak mısın?"
Filthy çalıyordu.
Gülümsemekle yetindim. Bu şarkıyı söylerken bakireliğimi kaybetmiştim. Daha sonra elini önce elimin üstüne koydu sonra etrafta uyanık birisi var mı diye kontrol etti. Ardındansa üstüne koyduğu elimi tuttu.
"Shawn-"
"Buna ihtiyacım var Karmen. İnan bana buna ihtiyacım var." ancak bu kardeşimi aldatmak demekti. Elimi çekip, kulaklığın tekini ona geri uzattım ve ayağa kalkarak:
"Yerimi değiştirsem iyi olacak galiba." dedim ve Juaqin'in yanına oturdum.
Yol boyunca o ve ailesinin Meksikan geleneklerinden bahsederken bazen kendimi gülmekten alı koyamıyordum ve tüm kahkaham minübüsğn içinde yayılıyordu.
Oturduğu koltuktan dönüp bana baktığında gülmem istemsizce yarıda kesilirken Juaqin'e dikkatimin tamamını vermem gerektiğine karar vererek onu dinlemeye devam ettim.
