🍁 Bölüm 26 🍁

721 53 67
                                    

HEYYO BİRAZ GEÇ OLDU AMA YENİ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM!
Güzel bir bölüm oldu bu. Kısa ama artık netleşmesi gereken şeylerin bazıları netleşti neyse uzatmadan....

SİZİ SEVİYORUM!! Yorum atmayı unutmayın lütfen ♥️😍😍

————————————————

"Alo?" derken sesi uykuluydu. Daha sonra okula geç kaldığını düşünerek telefonun saatine bakarken Buğra yazısıyla gözleri kocaman açıldı.

"Buğra!" diye fısıldadı.

"Buğra ya! Buğra! O LAVUK KİM LAN?!"

Buse bir süre ne olduğunu anlamaya çalıştığı için sessiz kaldı ama bu durum Buğra'nın sinirini daha da arttırmıştı.

"Buse sana diyorum! Kim o?" dişlerini sıkarak konuştuğu için ses tonunu biraz alçaltmıştı Buğra.

"Ne diyorsun Buğra! Anlamıyorum." diyerek ofladı Buse. Gecenin bir yarısı hayal gördüğünü düşünüyordu çünkü Buğra'nın arayacağını pek düşünmüyordu. Sonuçta gitmeden önce kavgalı ayrılmışlardı.

"Buse delirtme beni! İnstagrama attığın o fotoğraftaki çocuk kim!" diyerek masaya oturdu.
Kantindeki öğrenciler, Buğra'yı neredeyse  hiç sinirli görmemişlerdi ve bu yüzden kantindeki çoğu kişi dikkatlice Buğra'yı izliyordu. Herkes sus pus olmuş, tek bir kelime bile konuşmuyorlardı.

Telefonun diğer ucundan Buse'nin sesi duyuldu. Buğra'nın beklemediği bir cümle... Boğazını düğümletecek, pişmanlıklarını yüzüne çarptıracak bir cümle.
"Beni rahatsız etme Buğra."

Buğra önce gözlerini yavaşça kapattı ve kafasını arkaya doğru atarak yutkundu. Ne diyebilirdi ki? Ağzını açtı konuşmak için sonra tekrar kapattı. "Pes edemem.." diye düşündü ve tam "Buse-" derken telefon kapatıldı.

"Kahretsin!" diye bağırarak kantinden hızlıca çıktı. Kantinde durdukça boğuluyormuş gibi oluyordu bu yüzden de dışarıya çıkıp temiz hava almak istedi.

Okulun en arkasında kalan Busenin uyuyakaldığı çardağa doğru ilerledi ve aynı o gün Buse'nin uyuduğu pozisyonu alıp gözlerinin kapattı.

"Özlemişim.." diye fısıldadı. Ne kadar Buse'nin kurduğu cümle kendine sövmesine neden olsa da sesini duymakta bir yerden iyi gelmişti.

Masaya koyduğu kafasını kaldırdıktan sonra kulağındaki küpeyi çıkardı ve yerine Buse'nin verdiği küpeyi taktı.

Küpeye dokunarak "Kaybedemem!" diye mırıldandı. Kaybetmek istemediği şey hem küpeydi hem de Buseydi.

Buse ise yataktaydı. Göğsünün üstünde telefon, kollarıyla gözlerini kapatmış ağlamamak için direniyordu. Kalbi sıkışıyor, zorlukla nefes alıyordu. "Neden?" dedi iç çekişlerinin ardından. "Sana 1 ay kadar zaman vermeme rağmen neden gitme demedin?"

"Neden?" diye fısıldarken kendi kendine, fısıltısı iç çekişlere dönüştü. Kolunu gözlerinin üstünden çekti ve odanın tavanına gözyaşlarını sundu.

Dudaklarını dişlerken gözlerinin yanlarından akan yaşlar yastığını ıslatıyordu. "Beni neden durdurmadın? O kadar bile değerim yok muydu? Hiç mi özlemeyeceksin?"

Bütün umutlarını yastığına akıttı. Bu koskoca ülkede, olmayacağını bildiği halde gözleriyle defalarca Buğrayı aramıştı. Seul Üniversitesine girerken bahçedeki insanların yüzlerinde Buğra'yı gördüğünü sanmıştı.

VAZGEÇME (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin