🍁 Bölüm 29 🍁

688 56 74
                                    

Geçenlerde bir şey öğrendim, bir insanı bir şeyi yaptırmak için koşul koyulmamasını..
Bu yüzden yorum sınırı koymamaya karar verdim.
Tek ricam; değerli yorumlarınızı benimle paylaşmanız ♥️

————————————————
Alıştım mı yokluğuna?
Vaz mı geçiyorum varlığından?
Tedirginim aslında,
Ya başkasını seversem?
İnan o zaman seni hayatım boyunca affetmem!

💎💎💎💎💎💎

Karşı taraftan bir iç çekme duyuldu ve ardından yeniden sesi yankılandı Busenin kulaklarında.

"Sesini özledim Buse. Seni özledim... Bir şey söyle!"

Buğra hala Buse'den cevap beklerken dudaklarımı kemiriyordu, beklediği cevap tedirgin olmasına sebep oluyordu. Bir zamanlar Buse ile oturduğu bankın karşısına oturmuş, yazdığı yazılara bakarak Buse'nin nefes alışverişlerini dinliyordu.
Nefes alışverişlerini bile özler miydi insan? Özlüyordu işte!

Buse karıştırmakta olduğu çantasının içindeki elini çıkartarak anahtarı bulmaktan vazgeçti ve kapıya sürtünerek; kapının önündeki mermere oturdu.

Yurttaki odalardan biri çıkıp Buse'yi görseydi "Ne yapıyor bu deli derdi." ama Buse'nin en son umursayacağı şey olurdu bu.

Sesi gitmişti, konuşacak dermanı kalmamıştı, Buğra'nın yokluğu birbir yüzüne çarptı. Bacaklarında kalmayan mecal, oturduğu anda titretti bacaklarını. Son gücünü de oturmak için destek aldığı kapıyla kaybetti.

Göz yaşları acımasızca akarken Buse'nin yüzünü yakıyordu, gözlerini bulanık görünen sağ eline çevirdi ve sol elini kulağından çekerek telefonla birlikte yere düşmesini engelleyemedi.

Gözlerini sımsıkı kapatırken başını kapıya dayamış iç çekiyordu, durdurmak istediği pırıl pırıl su taneleri bir türlü dinmiyordu.

Yüzünü anlık olarak buruşturdu ve derin bir nefes alarak sol elini yine telefonla beraber kulağına götürdü.
"E-efendim?" derken iç çekişleri kekelemesine neden olmuştu. Oysa o mutlu bir şekilde açmak isterken telefonu; özlemi buna engel oluyordu.

Arda'yla Busenin telefon konuşmasından sonra ilk kez duymuştu Buğra, sevdiği kadının sesini.. O da özlemişti.
Karşı banktaki yazılara diktiği gözleri gülümseyerek yere indi. Diyecek bir şey bulamıyordu. İstiyordu ki; Buse ömür boyu konuşsun ki sesini duyabileyim.

Telefondan gelen hıçkırık sesiyle Buğra dudaklarımı büzerek "Ağlamıyorsun değil mi?" diye sordu.
Bunu şefkatiyle sormuştu ki Buse bunu zaten anlamıştı..

Sanki görebilecekmiş gibi kafasını olumsuz anlamda sallayan Buse, sonunda güç bulduğu sesiyle "Hayır" dedi.
"Ağlayacak bir durum yok." diye ekledi ve sonrasında bir hıçkırık daha koptu, o kadar içinde tutmak için çabalamasına rağmen..

Buğra anlamıştı, ağlıyordu Buse. Dayanamadı..
"Ağlama." dedi
"Ağlama ki pişmanlık içinde boğulmayayım. Ağlama ki kendimi bir çöp gibi hissetmeyeyim."

Buse bir anda gülümsedi, zaten ne hissedeceğini şaşırmıştı. Buğra sanıyordu ki Buse hala acı çekiyor ama öyle değildi. Buse, özlediği için ağlıyordu.

"Özlediğim için ağlıyordum Buğra." dedi ve hafifçe nefes verdi. "1 aya yakındır bir kere bile sesini duymadım Buğra. Ne kadar özlediğimin farkında mısın?" dedi Buse ama devam edemedi cümlelerine.
İçinde saklı tuttu, Kore'de bile gözlerinin onu aradığını..

VAZGEÇME (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin