🍁 Bölüm 31 🍁

640 44 66
                                    



Başını yukarı kaldırdığı için güneş yüzünden önündeki kişiyi tam seçemiyordu.

"Güneşini kesiyorum." dedi ince bir ses. "Annem, babama hep böyle yapardı.

Bu cümleleri duyar duymaz ayağa kalktı ve karşısındaki kıza sımsıkı sarıldı. Özlemle... Sanki bir daha göremeyecekmiş gibi.. Gözlerini kapattı ve bazı şeyleri anlamaya başladı, beyni hatırlamasa bile kalbi hatırlıyordu. Özlemişti, yalan yoktu. Sevdiğini anlamıştı, küçüklükten beri kalbini dolduranın o olduğunu anlamıştı.

Boşluğunda, kalbi sanki boşluktaydı. Anlatılamazdı, özellikle de Cem'in sol tarafındaki kalbinin inadına sağ tarafının boşluğunu doldurması.. Tarif edilebilir miydi ki?

Gözlerini yavaşça açtı, denize karşıydı.. Eskiden denize bakarken bu kadar keyif almış mıydı? Sağ tarafını dolduran başka bir kalp varken denizin uçsuz bucaksız sonuna bakabilmek.. Harika bir şey olmalıydı? Hayal etsenize.. Sevdiğiniz insana sarılırken denizi gülümseyerek seyretmek.. Denizin tuzlu kokusuyla sevdiğiniz insanın saçlarının kokusu... (Düşünmek bile bu kadar mükemmel iken, yaşamak nasıl olurdu düşünemedim.)

Cem gökyüzüne bakarak olmayacağını bildiği halde içinden diledi; "Lütfen zaman dursun, lütfen!"

Hayat size bir şey veriyorsa on katını alır diye düşünüyorduk. Belki doğru belki yanlış, bunu ben bilemem ama şu zamana kadar on katını almadığı olmadı. Cem içinde öyle olacaktı, bu mutluluğunun belki on katı belki de ömrünü alacaktı.

Cem yavaşça kızdan ayrıldı. Yüzünü yere eğerek gülümsedi ve Asel'in gözlerinin derinliklerine baktı. Buruk bir ışık gördü gözlerinde, acıma gördü. Sevmedi bu görüntüyü, sonra ise Asel'in yanındaki delikanlıya baktı.

Asel " Oturalım mı?" derken mecburen gözlerini genç adamdan çekti Cem ve Asel'e dönerek ;

"Yok ya, hiç rahatsız olmayın. Zaten bir işim vardı, iyi günler size." diyerek içi yana yana gülümsedi. Her insanın taktığı maskelerden Cem yüzlercesini takıyordu.  Çoğumuz, içimiz yana yana takmadı mı o gülümseme maskesini?  Ya da arkadaşınıza aşık olduğunuz halde, sevgilisiyle oynaşmasını izlemeyen kaldı mı? Kalbi paramparça olurken onları desteklemek zorunda kalmadı mı?

"Olur mu hiç öyle! Ne rahatsızlığı? Hem seni sevgilimle tanıştırmak istiyorum." diyerek güldü Asel. 

Cem'in üzüldüğünü bilseydi tabi ki hayatta böyle bir şey yapmazdı. Cem ise mecburen kabul etti. 5-10 dakika oturup kalkacaktı, kalmazsa eğer ciğer miğer kalmayacaktı. Başıyla onayladıktan sonra Asel'den biraz uzağa oturdu. Kızın yüzüne bakmaya çekiniyordu ,sonuçta sevgilisi vardı.

Hangi adama yakışırdı ki? Sevgilisi olan bir kıza yan gözle bakmak? Gayette yakışırdı! Kalpti bu, kime sevdalanacağı hiç belli olur muydu? Doğru olarak tanımladığımız delikanlılık sıfatı bu kadar ucuz olmamalıydı. Dürüstçe söylemeliydi sevdiğini- diyorum da boşa diyorum, kim geçmiş ki sevdiği kişinin karşısına? - 

"Mert, bu benim çok ama çok küçükken ki arkadaşım. Zaten tek arkadaşım da oydu o zamanlar." diyerek güldü ve daha sonra Cem'in kalbini paralayan cümleyi kurdu.

"Cem, Mert'te sevgilim. 7 aydır bir birlikteliğimiz var." diyerek gülümsedi.

"Ah! öyle mi? Yakışıyorsunuz." derken gülümsüyordu, maskesinin altında ise dudakları titriyordu.

Söylemek istedi içindekileri, söyleyecekti de ama şu an sırası değildi. Sinsice yaklaşacaktı... Belki adamlığa sığmazdı diğerlerinin gözünde ama kimin umurundaydı ki ? 

VAZGEÇME (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin