🍁 Bölüm 36 🍁

498 30 51
                                    

Bu bölüm için gerçekten çok emek verdim. Bensu'nun ve Cem'in duygularını hissettirebilmek için neredeyse depresyona girip ağlayacaktım skjxkxksma
Bir gün boyunca bu bölüm için uğraştım ve bölümün yarısını yanık elimle yazmaya çalıştım skxjkxkxkx
Bir geçmiş olsun alırım. 😂😂😂

Bu emeğimin karşılığı olarak sizden sadece bir yorum istiyorum, tabi kalbinizden geçiyorsa 😇

——————————

"Yorgunuz, kırgınız,yıpranığız.

Belki çöpüz, belki de yerdeki tozlardan bir farkımız yok ama sorarlarsa, her zaman iyiyiz. Hiç bir derdimiz, hiç bir sorunumuz yok(!) Hep böyleydi ve hep böyle devam edecek, yine de yılmayacağız.

Aşk acısı, dost kazığı ya da belevi ailevi sorunları... Kimin yok ki? Sizinde var değil mi? Yine de her zaman şunu diyorsunuz; Benden daha fazla derdi olan insanlarda var. Evet, var ama bu bir kaçış yolu değildir. Yüzleşin, her zaman sorunlarınızın üzerine gidin.

Kimse doğrunun ne olduğunu bilemez; bugünün doğruları, yarının yanlışlarıdır. Sizin doğrularınız belki başkalarına yanlış gibi gözükebilir, yılmayın.

Eliza için doğru olan her zaman John'du. Bu doğru bir zamanlar Eliza'nın yakın arkadaşı Britney için yanlıştı. Peki ya şimdi? Şuan doğru olan buydu.. Peki ya yarın? Bunu bilemeyiz işte, üzülmeyin! Siz sadece anı yaşayın."  diyerek bir kitaptan kesit okudu Buse, Bensu'ya.

En son gezmekte oldukları parktan Bensu ve Cem'in kavgası üzerine ayrılmışlardı ki zaten saatte epey geç olmuştu. Buse'nin yurda girebilmesi için son yarım saatti ama Buse bu kısa zamanda yine de Bensu için bir şeyler yapmıştı. Bu kitabı sevmesinin nedeni kendi hayatına benzemesiydi. (Kitap gerçek değil, ben uydurdum.)

Kızlar -Buse hariç- kalacakları otelin parkında otururken Buse çoktan gitmişti. Bensu'nun aklında yaşananlar birbir dönerken Helin üzüntüyle Bensu'ya bakıyordu ve artık onu yalnız bırakması gerektiğini anlayarak otele girdi.

Helin'in kalkmasıyla yanındaki boşluğu farkederek bankta yatış pozisyonuna geçti. Başının altına kol çantasını koyarken gökyüzüne döndürdü yüzünü.

Ellerini gökyüzündeki en sönük yıldıza doğru uzattı sanki tutabilecekmiş gibi. "Seninle ben aynıyız. Sönük,bitkin, yıpranmış." 

Kolunu gözlerinin üzerine getirerek akmaya çalışan gözyaşlarını sildi, akıtmadan önce.. Cem ile olan konuşmalar birbir geldi gözlerinin önüne. Sanki ölüyordu da hayatı gözlerinin önünden bir film şeridi gibi geçiyordu.

"Ben kötüyüm, dağılmış,parçalanmış,bırakılmış hatta siktir edilmiş.. Aynen ben buyum!" derken bile üzüntülüydü, öfkeli olması gereken yerde.

Kalbinin sesinden sadece "Çünkü başka birini seviyorum!" diye bir söz yankılanıyordu, Cem'in sesi..

"Ne yaptım da beni sevemiyorsun ! Ne yaptım be, ne.." diye sayıklıyordu. Yaşadıklarını gözlerinin önüne serdi.

Gülümsemişti Cem'e karşı,dediklerine rağmen gülümsemişti ya... Pişman oldu gülümsediğine. "Yapmamalıydım, kendime engel olmalıydım." diye mırıldandı.

Oturduğumuz kafe de karşıma Cem oturmuştu. Sanki sürekli ona bakmam için çabalayan hayatın oyunuydu bu, istemeden ona odaklanmaktan bıkmıştım. Sodamı içerken çaktırmadan bakıyordum, farkındaydı bunu da biliyordum. Sorun ona bakmak değildi, aklımdaki düşünceleri dışarı vurmaktan korkuyordum. Hatta dışarı vurmak bir yerde dursun o düşüncelerden korkuyordum. Dışarıdan gülümsüyordum ona karşı ama içimde neleri yıktığımdan benim bile haberim yoktu.

VAZGEÇME (DÜZENLENİYOR)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin