Bu kitap; kalbinin kanatlanıp gittiği yere, bedeninin gidemediği insanlara ithaf edilmiştir.
"Sabaha karşı saat 5 fakat henüz gün doğmadı. Ne zaman doğacak bilmiyorum, belki sen geldiğinde belki seni sevdiğimi söylediğimde..
Buse?
Soru işareti...
Aşkın ve sevginin gücüne inandığınız müddetçe bu kâinatı bile ele geçirebilirsiniz.
Yeter ki hayal kurmayı bilin.
Yeter ki sonsuzluğu keşfedin.
******
BÖLÜM 4: ZAAFLAR VE ONLARA YAKALANANLAR
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
"Sevda bahçesinde Kurutulmuş bir gül idim Beni sakla bir ömür sev diye diye ölendim
Vazgeç gönül Vazgeç sesini duyan yok Bir yağmurun içinde Ateş böceği misali.. Bir yanıp bir söndün."
🎶 Piiz - Vazgeç Gönül
🍁🍷
"Ateşböceği?"
Çıkışa yetişemeyeceğini anlayan Buse o anda diğer dolapların bulunduğu koridorun köşesine saklanmıştı, yine izliyordu Buğra'yı. Adeta köşe kapmaca oynuyorlardı.
"Keşke karşına çıkabilsem. Ama cesaretim yok ki Buğra." diye geçirdi içinden Buse. Dünyada iki çeşit insan vardı. Aşkını korkusuzca itiraf edebilenler ve köşeye saklanıp sadece izleyenler. Buse ikinci kısımdaydı.
Buğra yerden aldığı kolyeyi cebine attı ve çıkışa doğru yürümeye başladı. Buğra'nın gidişini izlemekte Buse'ye kaldı. Aradan geçen 10 dakika sonrası Buse çömeldiği yerden kalkarak o da okuldan çıktı.
Mutluydu Buse, her şeye rağmen mutluydu çünkü mektuplarının değer gördüğünü hissetmişti. Bu aynı; yeni yazılmaya başlamış bir kitabın değer gördüğünü farkeden yazarın mutluluğuyla kıyaslanabilecek tarzda bir mutluluktu.
"Ah Buğra! Nasıl vazgeçebilirim ki senden? İstemiyorum. Ben hep sana mektup yazmak istiyorum." Eğer içinizde aşık olanınız varsa elbet bilirdi bu hissi.
Mutlulukla eve giden Buse'nin aksine Buğra, meraklı düşüncelerle gidiyordu evine. Mutluydu mutlu olmasına ama en çok kabaran duygusu meraktı. Kafasında sürekli uyumak için yatağa girdiğinde ateş böceğinin kim olduğunu sorguluyordu. Derslerde aklında sadece ateş böceği vardı.
Sevilmek güzel histi ama bu aşk Buğra'ya göre değildi. Buğra henüz aşık olmamıştı belki ama biliyordu aşkın nasıl bir şey olduğunu. Fakat sorsalar 'aşk nedir?' diye, vereceği cevap; 'üzücü ,bunaltıcı ve insanı içten içe öldüren..' olurdu.
Bu ona göre temkinli olmaktı, yaptığını kendince doğru buluyordu. Bu yüzden kadınlarla muhabbet etmez ve onlara bakmazdı çünkü kırılmak istemiyordu. Buğra'nın sert duran yapısının arkasında korkaklığı yatıyordu fakat bunu henüz kendisi keşfedememişti.