SACRED PAİNTİNG-51

75 41 9
                                    

MARK TUAN

Genç adam santeria'nın büyük demir kapıları önünde dururken wesley onu izliyordu.mark ona döndü ve gördükleri hakkında daha fazla şey konuşmak istedi, fakat yapamazdı. Bu akşam bir balo vardı ve ne zaman geleceği belli olmayan o orduda dışarıdaydı.

"gir artık."dedi wesley.

Mark, büyük kapıları itip içeri girdi.düşüneceği bir sürü şey vardı ama yapmak istemiyordu.her şey bu kadar karışıkken..

"Mark?"calista'nın ince sesi kulağını doldurdu.

Hemen arkasıma döndü ve calista'yı inceledi.solgun ve oldukça soğuk bir ifadeyle bakıyordu. Genç adam ona daha çok yaklaştı sarılmak için ama calista aralarında ki mesafeyi koruma niyetindeydi.neler olduğunu anlamaya çalıştı bir süre.kötü görünüyordu ve bu mark tuan'ı endişelendirmişti.

"cal?neyin var?"dedi genç adam ellerini kızın sıcak yanaklarına koyarak.

calista,öylece ona bakmayı sürdürürken;

"kötü şeyler oldu mark,"dedi ve sıkıca sarıldı.

babasını öğrenmesi,hope hakkındaki gerçekler ve okulun geldiği durum hepsi birlik olmuş gözyaşlarının akmasına sebep oluyordu.ağlamamaya çalıştı ama çok inatçılardı.

"sorun ne, bebeğim?ne oldu?"mark bir süre ona baktıktan sonra daha çok ağladığını gördüğü kıza doladı kollarını.

"ben..çok fazla şey oldu."

calista'nın göğsündeki baskı artıyordu,başını gömüp kollarının arasında hıçkırarak ağladı.

"her şey yoluna girecek.baban burada olsa da olmasa da,hope geri dönse de dönmese de,ben her şeyi yoluna sokacağım senin için prenses."

"anlamıyorsun,hope güçlüydü ben buraya ilk geldiğimde onu tanıdım ona güvendim.o bu kadar zarar gördüyse her şey olabilir demektir.her zaman birinin orada olacağını bilirsin ya?her zaman seni kollayacağını?işte o kayboldu.iyi olacak belki evet,ama şuan kendisi gibi değil."dedi.

mark'ın kaşları çatıldı.calista onun için bu kadar endişelenirken hope'u gömdüklerini nasıl söyleyecekti?onu kurtarmak için zamana ihtiyaç olduğunu ona nasıl kabul ettirecekti?saçlarını karıştırıp gözlerini kaçırdı ve saat yönüne bakarken derin bir nefes aldı.

"ama dik durup artık senin güçlü olman gerekiyor.sen onun takımındasın ve senin liderin hope.bunu görmüyor musun güzelim?iyi olman gerekiyor.kendin için başka hiç kimse için değil.sen güçlü bir kızsın.çok yeni ve bir o kadarda kuvvetli yeteneklerin var.bunun farkında mısın?istemedende olsa neler yaptığının.ne kadar güçlü olduğunu biliyor musun?seninle ne kadar gurur duyduğumu?"

calista,mark'ın yüzüne baktı.gözleri antika gibiydi,teninden yanan ateş kokusunu alabiliyordu.bu genç kız için tıpkı parfüm gibi rahatlatıcı bir koku olmuştu.

"teşekkür ederim."iç çekti."daha güçlü olduğumu biliyorum.büyüdüğümüde biliyorum.bundan oldukça mutluyum ama..sadece,"

derin bir nefes alar başını yana salladı,"değişimle başa çıkamıyorum."ağladığı için boğazında oluşan balgamı öksürerek omuzlarını silkti.gözyaşlarını silerken mark onun elini öpüp;

"şş..ben buradayım prenses."dedi ve saçlarını okşadı.

bir süre öyle kaldılar ve daha sonra calista'nın gözleri ani bir ışıkla parladı.

"olamaz bu akşam balo var!"

mark gülümsedi.

"ve bunun için elbisen yok."

BLOOD AND LOVEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin