"Nereye gidiyorsunuz bakalım?." Sanane.
Bu arada bu nasıl soru sordu?. Hayretler içerisindeyim.Tabi konu gıcıklık olunca 1 salise aklında cümle kurabildi. Akıl mı dedim? pardon kafasındaki samanlıkta.
"Bu seni ilgilendirir mi Veliaht." dedim düz bir sesle.
"Elbette ilgilendirir."
"Ama..." sessiz kendime has sesimle devam ettim. "Bu bana lüzumsuz geliyor." dedi. yana kaymış gözlerimi iğrenç yüzüne çevirerek.
"Yaa! Öyle mi bakalım? Farkında mısın karşında evleneceğin adam duruyor." dedi. Ah aptal. Geleceği mi biliyorda bunları söylüyor. Sinirden patlıyacağım. Göz devirdim.
Ayağa kalktım.
"Şükret Veliaht Prenssin. Benimle evlenmek istiyorsan ilk aklını kullanmakla başlayabilirsin. Evlenemezsen kendi sorunun."
"Niye bu kadar olumsuzsun bana karşı?"
Huysuzca baktım, "Olumsuz mu? Seni göt-"
Shin aramıza geçmişti. Sayesinde lafım yarım kalmıştı."Yeter Sylvia! İrie sende daha fazla uğraşma." dedi Shin. İrie'ye döndü, "Hiçbir şey'in değerini bilmiyorsun. Şükür etmelisin. Sylvia gibi bir kızı ne sen ne öbürleri hak etmiyor. Sen ona hala bulaşıyorsun. Ağırdan al bari." Şaşırmadan edemedim.
"Cidden..." dedi ve pelerininiyle saçlarıyla çalım atarak gitti. Ben mi öyle gördüm yoksa.
Shin'in arka profiline bakakaldım. Hanji yanıma geldi. Ve sandalyeye oturturdu ve yerine geçti. Sonra Shinde hafif siniriyle yerine geçti bembeyaz yüzü hafif kızarmıştı. Kaşlarındaki çatıklık duruyordu. Bacak bacak üstüne attım ve arkama yaslandım. Çay'dan bir yudum aldım.
"Rahatsızlık için üzgünüz. Herzaman ki kavgalar." dedim.
Erwin 'sorun yok' der gibi başını salladı. " Önemli değil. böyle şımarık insanlar her an her yerde". dedi Erwin.
"Veliaht prens oydu değil mi? Değişmiş." dedi merakına yenik düşen Hanji. Başımla onay verircesine yukarı aşağı salladım.
"Yakından daha da gıcıkmış. Sizin aksine." dedi Hanji. Ah bende öyle düşünüyorum.
"Aslında annelerimiz ayrı. Kralın 2. Zevcesinin çocuğuyum." Dedi shin mütevazilikle.
"Peki kaç yaşındasınız prensim?" dedi konuya sonradan giren erwin.
"18 yaşındayım komutanım."
"Veliaht ile aralarında 4 yaş var. Eğer o seneler silinse shin çok yüce bir kral olabilirdi gelecekte. Ama bu kralın gerçek olduğunu sanmıyorum." dedim.
"Babam'ın yönetimini sevmiyorum. Adaletsiz davranıyor." Shinde farkındaydı. Hep böyle konuları konuşurduk. En mantıklı kişilerdendi. O bunu hak etmiyordu. Hep irie'yi şımartmışlardı.Aynı yaştaydık ve beraber büyüdük sayılırdı. Gerçi aramızda bir ay gibi bir süre vardı. Yani ben büyüktüm. İrie'nin hainliklerini çekmiştik. Ama Shin bunlara rağmen hep gülüyordu benim aksine...
"Ne var?" dedim. Dudağımda kalan çayları yalarak.
"Söylemeli miyiz?" dedi hanji erwine bakarak.
"Ne oluyor?" dedim sakince.
"Bence bu şey yayılmadan... Ihm ıhm Sylvia" dedi öksürerek erwin. Shinle tek kaşımızı kaldırarak bakıyorduk.
"Evet komutan?"
"Sende benim ve hanjinin şüphelerine göre levi hastalığı var." dedi şu levi kim ya ? Ne leviymiş arkadaş?
"Yani levide görüp bende bulduğunuz şey ne?" dedim soğuk sesimle.
"Sen... Sen ona benziyorsun! Auran..." dedi heyecanla. "Ve bu beni heyecanlandırıyor.
"Fincanı felan tuhaf tutuyorsunuz, tepkiniz, sinirli halleriniz, kısa boyunuz-" diyordu Hanji ve kestim.
"Kısayım anladım, anladım"
"Sylvia sen çok güçlüsün." dedi Erwin. "Evet?" erwin"sen dünyadaki en güçlü insanlar kategorisine girebilirsin hatta girdin bile. Yani şuana kadar gördüğüm en güçlü iki askerden birisin. Olabilirsin. Öbürü kim biliyor musun?" dedi.bu kadar şey söylediklerinden sonra tabiki biliyordum. Oldukça basit.
"Levi." dedim. "aynen öyle!" dedi parmak şıklatarak. "Nerden bildin oha?" Dedi Hanji.
"konuya çok uzağım ama şu Levi kim?" dedi Shin. Omuz silktim.
Hanjiyle erwin aynı anda cevapladı.;
"Kaptan."
"O değilde Leviyi de rahatsız ettiniz. Hapşurup duruyodur." dedi Shin gülerek.
"Her taraf mikrop olmuştur muhtemelen. Ve çıldırıyordur."
"Aslında levi çok değerli biriymiş vay be" dedi Hanji.
"Hep çay içip huysuzluk yapsada seviyoruz onu. Ne uğraşmıştım onu birliğe katmaya." dedi Erwin. iyi nazlanmış şu levi. Bende tam tersi girmeye uğraşıyorum galiba. Yada kaderimden kaçıyorum. Belki de oda öyle yapıyordu kim bilir?
"Niye ikiniz Levi'ı konuşuyorsunuz şimdi?" Hanji fazla dalmıştı, duymamış olabilir.
"İlk maket titanı kestiğinde salyalarım akmıştı."
"..."
"Bence yeter" dedi Erwin. "Sonuçta Sylvia gidince görücek."
"Kalkalım mı artık?" dedim. Fazlaca oturmuştuk zaten.
"Bence de" dedi erwin. Kalkmaya başladık. Shin "Güzel zamanlardı. Artık gitmeliyim. Prens olarak görevlerim var."" dedi.
"Aynen öyle Shin. Halk mutluluk duymalı senin gibi yüce bir prensleri var." dedi erwin. "Teşekkürler komutanım." dedi ve gitti Shin.
"Sylvia, herşeyi konuştuk ama senin gitmen hakkında bir şey demedi." dedi erwin.
"fazla üzerime gitmek istememiştir. O beni az da olsa anlıyor."
"Hhmm... anlıyorum"
"Odanı göstersenee." dedi hanji.
"Tamam gidelim. " dedim
Odama gittik. Ve göz attılar. Hanji sanki tuhaf bir şeymiş gibi inceliyordu.
"Hanji normal bir oda merak etme."
"Kir arıyorum."
"Neden sen ben misin.?"
"Eheheheh hayır be." dedi kıkırdıyarak. O nasıl gülüş Hanji? Seni seviyorum.
"Ben Leviyim. Eheh" bunu dediğinde bir göz devirdim. Her ne kadar iğrenç velet davranışı olsada. Başka bir şey yapamadım.
× × × × ×
Nasıl gidiyor? Sanki sylvia'yı pek iyi yansıtamıyorum istediğim gibi ama ilerki bölümlerde belki de normal halini görürsünüz... Yeah ! shingeki no kyjon 3. Sezon fragmanını çıktığı ilk günden beri çıkaramıyorum aklımdan. Sondaki levinin bağırışı. O halini klavye yaptım şuan ona bakıp yazıyorum. Bağırışları kulağımda levimin.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)
FanfictionDünya titanlar tarafından işgal edilmiş. İnsanlar mı? Onlar kendi surlarında korku içinde yaşıyordu. Surlar 3 taneydi. Devasa uzunluktaydı. Rose, Maria,Sina... Ama bir gün bir titan onun boyuna yetişti. Ve duvarı yıktı. İnsanlar işte o zaman titanla...