Ryuu kalabalığa baktı. Kızların dikkatini çeken neydi öyle? Aralarına daldı birden ama kendini geriye doğru fırlatırılırken buldu. Huysuzca bağırdı. Yere düşmüştü.
"Sizi..."
Ne vardı böyle? Hafifçe dikkat çekmek için öksürdü. Etkileyici sesi ve bakışları kullanacaktı. Bir dakika geçmemişti ki kızlar aralarına almıştı. Şaşkınca orda olan kişi ile bakıştılar.
"Sen..."
Henrick şaşırmasını saklamaya gayret gösterdi. Ryuu hafifçe selamladı. Henrick karşılık verdi.
Kızlardan biri; "Şu saçlara bak ne kadar anormal!"
Ryuu pişmiş kelle gülüşü ile baktı. "Ama yakışıklıyım değil mi?" Bir kaşı şaha kalkmıştı. Kızlardan çığlık gibi sesler duyulmuştu.
"İsminiz nedir genç adam?" dedi Henrick. Kızlarda meraklanmıştı.
Ryuu yalandan üzülmüş gibi yaptı. "Ben Prensime kırgınım ama."
"Neden?" dedi merakla henrick. "Şu tipime bir bak. Böyle bir güzellik senin önüne neden geçemiyor? Prens olduğunuz için fark ediliyorsunuz." Dudaklarını büzdü.
Henrick hafifçe güldü. "Bunu beklemiyordum al gözlüm." Omzuna attı kolunu. Ryuu şaşırdı. "Al gözlün? Ben nerden Al gözlün oluyorum?"
Kızlar bu şolene gözlerini dikmiş kalp krizleri geçiriyordu.Bir gülümsemeyle yanıt verdi Henrick. Ryuu hala şaşırmaya devam ediyordu. Ona hep sempatik gelirdi ama böyle davrancağını tahmin etmezdi bu kadar.
"Asker misin?"
"Daha acemi sayılırım."
"Hadi gel bir yere gidelim." Ryuu tek kaşını kaldırdı ve baktı tip tip. Henrick kulağına fısıldadı. "Sana tüyolar veririm."
"İkna oldum."
Kızlara veda edip bir banka oturdular. Aralarında mesafe vardı. Ryuu ağaçtan düşen çiçeklerden biriyle oynamaya başladı. "Kaç yaşındasın?"
" 18 sanırım." dedi Ryuu ona bakıp. "Sanırım mı?"
"Gerçek doğum tarihimi bilmiyorum o yüzden emin olamıyorum. Peki ya siz?"
"Bir Prens'e böyle sorular sorulmaz."
"Yalan atma, bir 35 varsındır!" Ryuu, Kolları birbirine kenetlenmiş adama baktı. Tepki almayınca tch'ladı. "Şu halde bile taş gibisin."
"Sen de öylesin gül gözlüm."
"..."
"Zorlu geçiyor mu?"
"Ney?"
"Bilmem. Hayat?, askeriye?"
"Zor tabi."
Henrick üzülmüştü her nedense. "Bu bakışta ne böyle! Hem sen beni ipuçları vermek için davet etmemiş miydin?"
"Dostum kendine bir bak. Buna gerek var mı?" Ryuu güldü. "Elbette hayır."
"Bir eksiğiniz var mı askeriyede? Yardım etmek isterim."
Omuz silkti Ryuu. "Bunu baştan yapmanız gerekli değil mi?"
Henrick gözlerini büyülttü. "Nasıl yani?""Yapıyorsunuzdur illaki. Benlik bir sorun yok, alışkınım. Ama sağlık önemli. Ilaç gibi şeylere zor ulaşılabiliyor. Başımızda bir sağlıkcının olması gerekli. Her yerde öyle gerçi. Bizden yüksek rütbeliler daha rahat yaşıyorlar."
"Muhtemelen onlar yiyorlar parayı..."
"Açıkcası evet."
"Giysilerin var mı peki?" Dedi ellerini izlerken Henrick. "Gerek yok Prens."
"Utanmana gerek yok söyle evlat."
"Cidden gerek yok, Teşekkür ederim." Gülümsedi Henrick. Ona yaklaştı ve başını okşadı.
"Güçlüsün ha."
"Heh ne sandın."
"Pislik." Dedi şakayla henrick. Güldüler. "Bu yakışıklı, mükemmel, müthiş ekselansları prensin iyilik yapmasını mı engelliyorsun ha? Basarım bölüğünüzü."
"O zaman bana dövüşmek düşer." Dedi hırslı bir gülümseme ile Ryuu.
Henrick güldü. "İsmini söyle artık." Dedi tatlıca.
"Ryuu." dedi. Henrick'in gülümsemesi daha mutlu bir hal aldı. "Ryuu... 'Ejderha' demek."
Ryuu ilk kavrayamadı sonra şaşkına döndü. Ona yaklaştı "b-bunu nerden biliyorsun?"
Henrick'in de ifadesi şaşkın bir hale geldi. "Ben..." meraklı kırmızı gözlere baktı. Her nedense terlemişti.
"Bilmiyor musun anlamını Ryuu?" Dedi. Ryuu geri çekildi. "Hayır."
"Öyleyse bir kitaptan bahsedeyim." O sırada boynundan giysilerinin arasında sakladığı bir kolye çıkardı. Onunla oynarken oynamaya başladı.
" ' Ay ışığındaki kırmızı çiçek' diye bir kitap var. Kırmızı çiçekten bahsettikleri karakter 'Ryuu' isimli bir çocuk. Köken dili yamato*'luların kullandığı dilde 'ejderha' demek."
(Japonya'nın eski ismi)
"Lakap olarakta 'AkaiRyuu' derler."
Ryuu'ya baktığında onun tuhaf tuhaf baktığını gördü.
'Bu adam ne diyor yaw'
"Yani ben ordan biliyorum anlamını."
"Benim için fazla anlamlı bu isim ama."
"Neden öyle diyorsun? Sana yakışıyor."
Omuz silkti Ryuu. Normal pozisyona gelip ileri doğru bakmaya başladı.
"Kötü bir laf mı ettim?"
"Hayır."
"Üzüldüğünü hissediyorum."
"Sadece aklıma bir şey takıldı."
"İstersen söyle. İçinde tutmamalısın."
"Ailemin beni gerçekten önemsemediklerini ve bıraktığını düşünürdüm. 'İsmi bile sallamışlar.' diyip gülerdim. Sonraki ailem için şükretmemi sağlardı."
Etrafa normal gözlerle bakması, Henrick'in dikkatini çekmişti. "Ama şimdi bu kadar anlamlı bir ismi taşımanın ağırlığını hissettim."
Henrick yutkundu. "Kelimelere sığmak zorunda değilsin bunu unutma."
...
Birden oylar yağmaya başladı. Bende iki dakika yazıp atayım dedim. Tekrar okumuyorum hee affedin yanlışları.♥
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)
FanfictionDünya titanlar tarafından işgal edilmiş. İnsanlar mı? Onlar kendi surlarında korku içinde yaşıyordu. Surlar 3 taneydi. Devasa uzunluktaydı. Rose, Maria,Sina... Ama bir gün bir titan onun boyuna yetişti. Ve duvarı yıktı. İnsanlar işte o zaman titanla...