4.bölüm|

579 64 14
                                    

Normal devam...

"Peki surları manevra teçhizatı olmadan nasıl geçtin? Dedim. Birden yüzü bembeyaz oldu dondu. Oldukca ilginç... O sırada sarışın bir velet daha geldi. Bunlar velet ama ayrı zamanda adam kılıklılar! Anlam veremiyorum. Sarışın velet uzun veletin aksine manevra teçhizatı tamı tamınaydı. Süzdüm.

Sarışın velet bana süpheyle baktı. Sonra uzun velete bakarak. "Gidelim berthold" dedi. Uzun velet afalladı. "Ha tamam" dedi. Ağır geldi demek. Fazla süphe çekiyorlar. 

O sırada kalın kaşlı olan hani üstünde takla attığım surlardan manevra teçhizatıyla atladı ve yanımıza geldi. Şaşkın bir ifadesi vardı. Ama kaşları onu ciddi kılıyordu. Etrafı inceledi titanlardan eser yoktu. Sadece yok olan cesetleri kalmıştı.

"Titanlar ?"dedi şaşkın bir tonda.

"Ben efendim!" dedim ciddi bir sesle. O sırada bir kadın daha kaşinin yanına bodoslama gelmişti. Gözlükleriyle çılgın duruyordu. Kahverengi Saçları dağılmıştı.

"Whoooww erwin buradaki titanları kimler temizledi?" dedi heyecanla.

"Ben temizledim..." dedim ve kalın kaşla çılgın dörtgöz bakıştı şaşkınca."Ne..." Sonra bana döndüler. Gözlüklü birden sırıtmaya başladı. Tuhaf ağzının suları akıyordu. bilim adamları gibi gülmeye başladı. neler oluyor? Bu kadın tam bir çılgındı ve durun bu durum oldukça hoşuma gitti.

"Hıhıhı bu-bu harika ötesi birşey. Oldukça ilginç whhooweheheh" diye sesler çıkardı gözlüklü. Erwin hala çatık kaşlarıyla bakıyordu.

"Birde son hız manevra teçhizatı kullanan birinden bahsediyorlardı! O sensin değil mi? Hehdhe"

"Bahsediyorlar mı? Bodaslama daldım işe ama yine de yetişemedim."
"Herşey çok ilginçleşiyor!" dedi ve elimi tuttu. Tokalaşır gibi yukarı aşağı indirdi. "Ben keşif birliğinden Hanji. Seninle tanışmak büyük şeref. Tarzın whouuw cidden harika. Bu kadar tepki vermeyeli bayağıdır oluyor ehehhe " dedi heyecanla hanji. Ne güzel çılgın bir insan. Böyle insanlar tanımak güzel olmalı...

"Ee senin ismin ne?" dedi Hanji.

"Ne yapacaksın ismimi?...tch" diyerek başka bir yere baktım. O iki velet herhalde burdan tüyümüştü.

"Levi içine mi girdi? hadi ama sadece merak ettim." Gözlerimi çevirdim.

Yüzüne baktım."Sylvia. Sylvia liebert..." dedim.  Kalın kaşlı dondu. Gözleri şaskınlıkla açıldı. Ne kadar şaşkın bir insan.

"Sylvia, yani komutanın kızı?" dedi şaskınca.

"Ne ara çocuk yaptın?" dedi hanji.

"Kraliyet komutanı'nın..." Hanji gözlüklerini düzeltti. "Vay canına... davranışlarım için özür dilerim."

"Sorun değil."

"Mine'nin kızısın değil mi?"

"Sen..." zırvaladım. "Onu nerden tanıyorsunuz efendim?"

"Tanıyorum gerisi önemli değil."

"buna nasıl inanabilirim?"dedim kuşkuyla.

Çeketinin cebinden bir fotoğraf çıkardı. Başıma bir ağrı girmişti. Boğazımın sağ tarafında siyah damarlar vardı. Unutmuştum. Içimdeki güç tavan yapmıştı ve acıyordu. Elimi oraya götürdüm.

"ben annen ölürken yanındaydım. Ve seni sevdiğini belirtti... Senin kraliyeti değil insanları korumanı... Babana uymamanı istiyormuş." dedi.

"Ben de istiyorum." dedim. Hanji ve erwin ciddileşti. Erwin'in yüzünde hafif tebessüm oldu. Ve elini omzuma koydu.

"Annene benziyorsun. Annenin istediği gibisin. Ve annen benden ne istedi biliyor musun?... Seni keşif birliğine katmamı istedi. Ben Erwin smith kesif birliği komutanı. Seni gelecekte veya istediğin zaman seni ne zaman olursa olsun keşif birliğine katacağım Sylvia!" dedi cesaretlendirerek. Şaşkınca baktım Komutan mı? Kafama bağzı görüntüler gelmişti. Balolarda görmüştüm sanırım.

"Onur duyarım."

"Şuan noluyor? Konu dışı kaldım." dedi Hanji. Bunu demeşiyle Erwinle ciddi bakışlarımız onu buldu. Boşverip konuşmamıza geri döndük. Ahh... Kuduracak.

"Kraliyet komutanı sana kötü davrandı mı? Hala sana annen gibi deneylerine alet etti mi?" dedi Erwin. Bunu demesiyle kuduran hanjinin yüzünü hüzün kapladı ve bana baktı.

"Sizce? Elbette öyle yaptı. Canavar gibi hissetmeme sebep oluyor."
"Hayır Sylvia sen canavar değilsin... sen sadece fazla güçlüsün." dedi.

"Eğer elinde sonunda hedeflerime ulaşırsam bunların hepsi hiç önemli değil. Seni öldürmeyen sey güçlü yapar değil mi?" dedim.

"Evet. Aynen öyle Sylvia."

"Peki. Galiba beni tanımıştın değil mi? Peki nasıl emin oldun ben olduğumdan?"dedim merakla.

"Seni izliyordum. Seni bulmak zor olmamıştı. Sonuçta kraliyet için eğitiliyorsun."dedi.

"Ehm kraliyetten pek fazla söz etmesek."Dedim.

"Tamam. Sylvia nasıl geldin? Nasıl izin verdiler?"

Ne kadar terlemiştim. Damarlarımda lavlar akıyor gibi hissetmeye başlamıştım. "Kaçtım..." ağzımdan hafif inleme kaçtı. "Ben özür dilerim. Iyi değilim."

Ayaklarım acıdan tutmuyordu. Yere oturdum.

"Ah... Parlıyor erwin!" dedi hanji. Ikisinde endişeyle eğildiler.

Kendi kendime telkin vermeye başladım. "Sakin ol! Sakin olmalıyım. Sakin ol..." kaşlarım sinirle çatılmıştı.

"ha!? Sylvia tatlım ne yapmamız gerekiyor?" dedi endişeyle hanji. Geçmezdi. Asla geçmez bu acı ben buna mahkumdum.

"Ge-geçmezz... Bu ahh geçmez herneyse uzaklaşın babam anlarsa süphelenir. Lanet olsun! Manevra... Manevra teçhizatımın gazı bitti. Nasıl burayı terk edeceğim?" Dedim acıyla.

Hanji hemen kendi teçhizatından gazlarını çıkartarak bana taktı.  Erwin eğildiği yerden konuştu.

"Merak etme Sylvia. Bir daha buluşacağız!" dedi. Gözlerim yaşardı.

"Veliaht ile evlendirmeden önce lütfen bul beni." dedim gözümden akan yaşlarla.

"Gelicez ben söz veriyorum." dedi bağararak hanji.

"Evet! kısa zaman içinde kraliyetten kaçırıp keşif birliğine katacağım! kendini hazırlasan iyi edersin!" dedi.

"Daha fa-fazla ka-" dedim.

"Merak etme."

Erwin kucağına aldı hanjiyi gaz'ı olmadığından dolayı ve gözden kayboldular... Yüzüm hissizdi. Acı hafiflemişti, yerde öylece  kanlı giysilerimle yatıyordum. Gökyüzü çok maviydi, benim aksime...

Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin