34. bölüm|

212 31 6
                                    

"Ona hemen güvenemeyiz hakim Anderson." ileriye bakarak. Tanrım! Saçlarımı daha böyle ne kadar tutucaktı.

Gözlerimi kıstım acıyla. "Levi! Napıyorsun!" diye bağıran hanjinin sesi yankılandı.

Levi'nin göz devirişini gördüm. Bana bir anlık göz ucuyla bakarken sorgulayan yani Hakim Anderson boğazını temizledi. Şuan en göze çarpan kişi o idi.

"Bir fikrin var mı peki kaptan Levi?"

"Gözlemimiz altına alabiliriz."

Elini saçlarımdan sertçe çekti. Kafam savrulmuştu. Başımı eğerek sertçe dudaklarımı ıssırdım.

Bu adamın benle ne derdi vardı? En zorlu insan ödülünü verebilirim.

Gözlerime yaşlar dolmaya başladı. Hissettiğim sinirdendi.

Neden böyle bir tepki veriyorum?

Ama kimin siniri bozulmaz ki.

Kahküllerim yüzümü kapatıyordu. En azından o aciz yüzüm görünmüyordu.

Gülmeye çalıştım. Sinir bozucu bir şekilde.

Yüzümdeki şeytani bu onlar ve yahut ben bile görmek istemiyordum.

"O zaman... Bu fikri sunduğunuza göre siz bu görevi yapar mısınız?"

Üstümde bakışlarını hissetmiştim. Bakamıyorun. Sinirlerim bozuk bir şekilde ruhsuzca duruyorum.
Gülümsemeye çalışmak tuhaf bir davranıştı.

Yutkundum.

Derin nefes sesini duydum. "Zaten sizin için zor olacaktır."

Gömüleceğim toprak temiz olsun.

"Yani bu evet mi Kaptan levi?"
Konuşmamıştı.

Hakim tokmağınu sertçe vurdu.

"Tamam bitmiştir. Bir süre sonra başka bir mahkeme daha düzenlenecektir.

Kafamı kaldırıp- saçlarımdan zor bile olsa- Hanji ve Erwin'e baktım.

Önüme levi geçmesiyle duraksadım.

"Tch." diyerek kafamı yana çevirdim. dişlemi sıkıyordum.

Kollarını etrafımdan geçirdi ve sandalyeye bağlı olduğum ipi çözmeye başladı.

Yutkundum.

Geri çekildi. İpler çözülmüştü.

Ayağa kalktım. Bileklerimi birbirine zıt yönlere doğru iplere baskı uyguladım. İpleri kopabilirdim değil mi?

İpler çözülmüştü. İpte bileğimden akan kanlar birikmiş ve kurumuştu. Kanlar siyah rengine dönmüş gibiydi.

Bileğim kanamayı kesmişti. Artık yara hafiflemiş olmalıydı. Bu kadar hızlı iyileştiğini bilmiyordum.

Şaşkınca bakan insanlar arasında elimi saçlarıma daldırdım. Ve önümü açtım.

Gözlerimi etrafta gezdirdim. Gözlerim yanıyordu.

"Sana halatları çöz demedik." muhtemelen kızaran gözlerimi ona çevirdim ve kaşlarım çatıkken baktım.

Sana da saçlarımdan tut önce beni sürükle diyen olmadı.

"Takip et."

Kaptan Levi önümden ilerlerken onu çıkış'a doğru takip etmeye başladım.

Etrafa bakmaya çekiniyordum.

Hanji elime kesik attığında gelişmeseydi olaylar daha mutlu olabilirdim. Bir ton kanım gitmiştir muhtemelen.

Ölmediğime göre hayati önem taşıyan damarıma gelmemiş olmalı. Sahi kim bilir? bedenimde bilmediğim tuhaflıklar var. Tanrı bilir babam daha neler eklemiştir.

Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin