27.bölüm|

254 35 1
                                    

Silah sesi kulaklarımda duyuldu. Tanrım... Silah bana doğruydu cidden. 

"Eğil!" sesi kulaklarımda yankılanırken. Büyük gözlerle yere eğildim bir ümit. Herşey... Herşey yavaştı.

Levi'nin önüme geçişi. Ve bir kılıcı bir noktaya sabit tutması ve parçalanması bir oldu.

Kurşun yanımdan hızlıca geçmişti.

Hepsi bir kaç saniye içinde mi olmuştu.

"Levi! Sylvia!" diye bağıran hanji kulağımda yankılandı. Ama bulanıktı...

"İndir o silahi aptal velet." dedi levi sakince.

"İndirsene!" diye bağırınca kendime geldim.

"Sylvia kendine gel." dedi hanji. "Frooyyyy!" diye tısladım. hızlıca levinin etrafından dolanıp onun yakasına yapıştım.

"Senin canını okurum aptal velet! Seni öldürürüm ittt!" diye tıslarken levi geldi bir birden. Bizi ayırmak için kolumu tuttu.

"Kendine gel!kim bu velet!?" dedi. Dinlemedim. "Git ve sikik tahtımı al tamam mı?!"

"Hanji al şunu." deyip beni yere itti Levi.  Tabi düşmedim tam. Kendimi dengeledim.

Hanji hemen geldi. Belime elini koydu.

"Sakin ol." dedi.

Beni ters yöne doğru yürümeye itti. ilerlerken bağırdım.

"Levi! O pisliği yolla. Bir tanede tokat at!."

Atacağına eminim.

×   ×   ×   ×

Ağzımdan bir küfür savurdum. Teçhizatları üstümden sertçe çıkardım.

"Sakin ol sylvia!"

"Nasıl olurum hanji! Size sıktı diye ödüm koptu. Ki... Ki! aaagggh!" diye sonuna doğru bağırdım.

"Sylvia." dedi sakince. Gözlerime baktı.

Gelip bana sarıldı birden. "Hanji?"

"Seni henüz yeni tanıyor olabilirim ama şimdiden bile değerli biri olduğun belli oluyor. Seni sevdim sylvia." dedi.

Böyle bir şey... Belki de... İlk defa... gerçekten arkadaşçaydı.

Gözlerimi kapattım. Ellerimi titreyerek sırtına koydum.

"Hanji... Bilirsin pek sarılmam normalde. Herkes benden uzak durur. Sarılmak gibi bir eylem..."

"Sana değer veren biri varsa sarılmıştır Sylvia. " dedi.

Durgunca durdum. "Yok sanırım." dedim emin olamayıp. Yoksa...

"Eminim var. Biraz odunsun." dedi.

"Öyle sanırım." dedim ondan çekilip. "Ne de olsa veliaht'ı çevirdim."

Güldü. "Harbiden neden sylvia?" dedi. "Ah" gerindim. "Oturalım. Yoruldum." dedim. Oturduk.

"Bu İrie Hanji inan bana aptalın teki."

"Eğer evlenseydiniz. Kraliçe olurdun." deyince ona ciddi bir şekilde baktım. "Bu aklımdan geçmez." dedim.

"Neyse neyse." dedi. "Bir yerinde bir şey var mı?" dedi sonra.

Kendime bir baktım. Yokladım filan. "Yok sanı-" sözüm kesildi bir ağrıyla.

Bileğime baktım. kesilmiş... Gömleğimin kolunu biraz geri çektim. Yakından baktım. Kan... parlıyordu.

Ağzımdan bir küfür çıktı. Hanji fark edecek ki bana baktı. "ha ne oldu?"

Ben bileğimdeki akan kanı incelerken o da baktı.

"Ver şu elini." dedi elimi kendine çekip. Çatık kaşlarla öbür eliyle gözlüğünü düzeltti.

"Bu da ne böyle." dedi. Parmaklarıyla bir miktar kan aldı. "Elimi yakıyor. Ne kadar yoğun." dedi. 

"Hanji dikkat et. Hemen sil bir yere." dedim. Sildi.

"Bunu araştırcağım." dedi. "Tabi." dedim.

"Endişelenme." dedi. "Nasıl açıklayacağımı bilmiyorum. Babamın yükleri neden benim üstümde?" dedim. Gözlerim dolucak gibi oldu. Hayır Sylvia. Yukarı baktım engellemek için.

Elimi sıktım sinirlenerek.

Kapı sesi geldi o sırada. "Bir açıklama bekliyorum." dedi Levi. "Bir dur sende." dedim sinir bir bakış atarak. Geri bakışlarımı bileğime çevirdim.

"Fazla oluyorsun." dedi. "Doğru." dedim sinirli ve titreyen sesimle.

"Herkes için bir fazlalığım." elimi daha çok sıktım. "O yüzden fazla olmayı kendi lehime çekicem. Sonuçta keşif birliğine fazlaca asker'e ihtiyaç duyuyor." dedim ona keskince bakarak. 

"Kendi kendine sinirlenmeyi bırak." dedi ruhsuzca bakarak. "Pekala kaptan levi. Bu zamandan sonra asker olup göze batmamayı deniyceğim. Ama şunu bilin normal bir asker olamam." dedim. "Tch." ladı.

"Dörtgöz bence gitme zamanı geldi." gözlerimi ondan aldım.

Sinirlerimi bozuyorsun Levi... Fazlasıyla.

×  ×  ×  ×

Herşeyi anlatmıştım. Froy'un açgözlü kuzenim olduğunu, Ve sadece tahtıma konmak istediğini...

Tabiki levinin söylediği şey sadece "veletce" oldu. Sinirlerimi gerçekten! Gerçekten! Gerçekten! bozuyor. 

Şimdi ise aramızdaki gergin bir ortam var.

Bileğime geri baktım. Bir farklılık vardı. Kaşlarımı çattım. Artık çok şaşırmıyorum.

Şuan parlayan kan simsiyahtı. ee ebesinin yani... Baba manyak mısın harbiden? Bak işsiz misin? İşsız yani adam. Duramıyor ki. Bi durdurun yani.

O sırada kapı açıldı. Bu jean'dı. Levi ayağa kalktı. Jean ona uyuz uyuz baktı.

"Kalkın gidiyoruz." dedi levi. Leviye verdiğim giysileri kestim o an. Gözlerim bir an altlara gidince hemen gözlerimi çevirdim. Hep böyle oluyor. Kısalıktan bilmem ama... Kaç kere böyle İrie ve Shin'e yakalanmıştım.

Şu anıları beynimden silmek istiyorum.

Jean durgunca "ne?" dedi. "anlamamanı beklemeliydim." dedi Levi.

Gözlerini jean'a çevirdi. "Gidiyoruz işte. Hani geldigin yere."

"Anladım kaptan." dedi jean.

Ayaklandım. Hanjiye baktım. "Bence normal şekilde gidelim. Dikkat çekmiyelim." dedim.

Duraksadım. "Sadece öneri."

"İstesekte olmaz. Teçhizat gazları kalmadı." dedi hanji.

Gerindi. "uff üşeniyorum. Yaşlanıyorum sanırım."

"Kal o zaman burda." deyince levi isyan etti hanji. "Hemen de bir laf sok!"

Umursamayıp teçhizatlara doğru gittim. Kemerler ve teçhizatı takındım.

Belki de bir adım kalmıştı. Bin adım olsada karşımda asla vaz geçecek değilim.

Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin