Medya;irie (veliaht)
Aptal herif tüm dengemi bozmuştu. Okumasam ne olur du ki şu aptal günlüğü. Ayağımı basa basa yürüyordum. Geçerken biri seslendi. Ah tanrım acaba kim? hah!
"Oii sylv-" yarıda kesilmişti ona bakışımla birlikte. Ona çatık kaşla ve sinirden sıktığım dişlerle bakıyordum.
O da bana tırsarak bakmıştım. Henrick'e şuan asil tekmelerimi savuşturmak. Saç baş girişmek istiyorum. O uzun saçlarını yerde görmek... Ah hayali bile harika.
"S-si-sylvia neden ö-öyle bakıyorsun?" dedi kekeliyerek.
Sinirle cevap verdim hayıflanarak. "Herkeze kızgın olduğum için ve bu herkez de sende varsın. Yerin büyük!." bir şeyler ima etmiştim umarım o prens zekasıyla bulur.
"Ne-ne ile alakalı abla." dedi. "Tch... Dalga mı geciyorsun?. Henrick."
"Efendim."
"ANNEM'E NİYE YAVŞIYON SEN! SENİ YAVŞAK PRENS." tıslayarak bağırdım. Yumruğumu göstererek sıkmıştım.
Gözlerini kapattı. Ellerini teslim olur gibi iki yana açtı. "Ah tamam sylvia! Ben kaderime razıyım. Artık istedigini yapabilirsin. Ama lütfen yüzüme zarar verme!-" anında yüzüne geçirmiştim. Yüzü hala yandayken şaşkınca dona kaldı.
Yüzünü sakince normal haline getirdi. İki yana oynattı filan. "Yüzümü dağıttın sylvia, beynim akıyor."
Dedi acı ceken henrick. Hah tabi az bile."Olmayan beynin mi? Çünkü aktığını görmüyorum da." dedim. tanrım çok zekiyim. Ben nasıl bu lafı buldum?
"Sylvia vur banag" duraksadım. Tek kaşımı kaldırarak. "Ha? Ne?" dedim.
"oh duymuyor musun? Yapıştır." dedi. Ah sen istedin. Ellerimi önde yumruk yaparak ritimli bir şekilde öne arkaya doğru hafif bedenimi haraket ettirdim. (Y/n; hani anime oyunları veya dövüşlü pikselli oyunlar olur ya onun gibi. Annie gibi de denebilir. Ona benzer bir şey diye hatırlıyorum.)
Bacağına tekmeyi geçirmistim. Dağınık örgü olan saçlarım savrulmuştu. O da yere savrulmuştu.
yerde diz çökmüş hali almıştı."Sylvia ciğerim..." gerisi yok. Sanırım yere düştüğü ve gözleri kapalı olduğu için bayılmış oluyordu. Yanına yaklaştım. Ve eğilip uzun saçlarında tuttum ve yüzüne baktım. "Yüzün yakışıklı ama için de güzel. Sadece yavşaksın. Kusura bakma sinirimi senden çıkardım." dedim. Ayağa kalktım.
× × ×
İnanamıyorum. Kral'ı anlarımda. Neden beni sevgili gelecekteki kocam(!) beni odasına çağırdı. Derin nefes alarak kapıyı pat diye açtım. Şaşırdı. "Ne pat diye giriyorsun? " diye çemkirdi. sallamadım. Ve masasının önündeki sandalye tarzı koltuklardan birine oturdum. Bacak bacak üstüne üstüne attım.
"Ne diye çağırdın?"
"Amcam'ı niye dövdün?"
"Amcan çok mu umrunda veliaht bozuntusu?"
"Uf yeter konuşmayı kes. Kral benden istedi. Alışayım diye." dedi hayıflanarak.
"Biliyor musun irie? Sen hiç birşey yapmıyorsun. Ve bu hiç birşey. Shin bile... " 1 saniye duraksadım. Onu unutmuşum. Onunla konuşmam lazım. Devam ettim. "Shin bile senden daha fazla bir şey yapıyor. Onu geçtim sen onun kadar iyi değilsin. Bunu kafana sok. Kral olsan bile bu ülkeye ne sağlayacaks-" sözlerim kesilmişti.
"Kes sesini." dedi. Sustum yüzüne baktım. Ayağa kalktı. Dolanıp benim önüme geldi. Eğildi elini omzuma koydu.
(y/n:İrie napıyorsun ahshxjnx heyecan yaptım.)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)
FanficDünya titanlar tarafından işgal edilmiş. İnsanlar mı? Onlar kendi surlarında korku içinde yaşıyordu. Surlar 3 taneydi. Devasa uzunluktaydı. Rose, Maria,Sina... Ama bir gün bir titan onun boyuna yetişti. Ve duvarı yıktı. İnsanlar işte o zaman titanla...