Çok tuhaf bu bölümü paylaşmıştım. Olmamış gibi gözüküyor.
...Birden gürültüleri duyan kral ve komutan bakıştı. Hemen kapıdan çıktılar.
"Kim sarayım da buna cürret eder?" Diye konuştu Dolphus yani kral. Ama beklenilesi olsada kavga eden bir İrie ve Shin beklemediği yüzündeki şaşırmış halden belliydi.
William koştu ayırmak için. Henrick ordaydı. Ama adam az uğraşmıştı ayırmaya. 'Shin şansı buldu. geçir evladım' diye düşündü.
Shin ona geçirsede arada, İrie daha uzundu. Ee durum böyle olunca en cüsseli olan İrie idi. Bir şekilde engelliyordu. William birden aralarına girince İrie hiç hoşnut olmadı. "Dur da istediğini vereyim" diye cırladı. "Veliahtım kendinize gelin!" Dedi.
"Neyiniz var?!" Dedi Dolphus. Endişelenmişti. Shin kendini dizginlemiş dondurucu bakışlarını atıyordu abisine.
Maviler çarpışıyordu.
(Y/n: hepsi mavi gözlü ortamdaki. Bu sarayda doğan sylvia da garibimiz.)Shin başlı başına öldürücü bir asaletti. İrie soğukluğundan irkilsede içten içe o da bakışlarını daha kötü yaptı.
"Veliahtım kendinize gelin."
Gözleri William' a döndü. "Sen önce kızına git bunu de. Karışma bana William." Dedi.
Shin ne yapıyor der gibi gözlerini ona büyülterek baktı. "Ne bu tavır? Biliyor musun Sylvia o kadar haklı ki kaçmakta. Saray bir nebze katlanılır. Senin gibi bir adam'a asla katlanılmaz. Babasına böyle davranıyorken ona nasıl davranacaksın?" Diyememişti. Cidden dememişti. Dediğini sanmıştı. Babası ile bakışmaya girmişti. Tügleri diken diken olmuştu.Korkunçtu. Shinde olan o bakışlar. Donuklaşan maviler ondan gelme bir özellikti. Shin babasından böyle bir bakışı alınca ürpermişti. "Anlat bana veliahtım" diye gözlerinin önünde onunla ilgilenip gitmişlerdi. Henrick kalmıştı. Dizleri kendisini kaldıramadı o an. Yeri boyladı.
Aynı şok ifadesiyle kalmıştı. Gözleri yaşardı. Henrick'te şok'a girmemiş değildi. "Hayır... hayır..."
"Shin." Eğildi henrick. Shinin kafasını kendine yasladı. "Geçicek... sakin ol tamam mı?"
"Amca..." dedi titrekçe. "Gerçekten Baban olmayı isterdim biliyor musun?... baba demeni çok isterdim." Ağlamaya başladı Shin.
"Katlanamıyorum."
Kafasına eğildi. Gözlerine baktı. "Beni baban olarak gör. Onu göm bir yere. Üzülmeni dizginlersin bir şekilde. Seni çok seviyorum shin." Dedi ve sarıldı.Birlikte Shin'in odasına gittiler. Shin zar zor sandalyeye olurup ellerini gözlerini kapatacak şekilde yüzüne dayadı. "Sakin ol unlu kurabiyem."
"Henrick sen babadan daha fazlasısın." Dişini sıktı. "Ama... o pislik bana olması gerektiği gibi davranmak zorunda!" Masaya vurdu öbür elini. "Bunu hak etmiyorum."
Henrick büyük gözlerle onu izledi. "Hak etmiyorsun tabi..." başını eğdi henrick. Karşısına oturdu.
"Bilmediğin şeyler var Shin." Dedi henrick. Shin elini yüzünden çekip ona baktı. "Şimdiden özür dilerim." Shin yutkundu.
"Ben...""Ne olursa olsun sen benim için değerlisin amca."
Henrick raj eliyle gömleğini sıktı. "Annene aşıktım." Shin şaşkınca baktı. "Yanlış anlama... Babandan önce tanıyordum. Herneyse! Hatırlamazsın ama... Annen saraydan kaçmıştı. Herkes babanı fişeklemişti,doldurmuştu. Annen kaldıramadı. Kaçtı. Sen de vardın. Bende peşinizden geldim."
"Ah..." diye bir ses çıkardı Shin. Henrick saçlarını düzeltti utanarak. "Bakma öyle. Annen en mutlu yıllarını geçirdi."
Shin'in öğrendikleri yüzünden ister istemez elleri titredi. "P-peki, bir soru sormak istiyorum." Son derece olgun olan gülümsemesini attı Henrick.
"Annem nasıl öldü?" Henrick tekrar başını eğdi. "B-biliyorum ben. B-ben bana söylenenlerin yalan olduğunu biliyorum."
"Özür dilerim..." titrekçe titredi Shin'in sesi.
"Ben... dayanamıyorum... shin babanın çok payı var... ve de-"
"Ve de ne?!""K-kraliçe."
Kahkaha attı Shin. Kahkahaları delice boğazını tahriş etti. "Daha neler!?" Sonra yüzünü büzüştürdü. Ağlamaya başladı haykırarak.
Henrick bu anın tanıdıklığı ile çalkalandı. Aklına gelen bu haykırışlar ve yumruklar kendisine ait idi.Alluriana'nın gidişine ağlıyordu. Dolphus'a saldırıyordu. O gün ölesiye dövmüştü onu. Dolphus ona izin vermişti. Sırf alyson için! Bu şey ellerini sıkmasına neden oldu. Boğazında damarlar belli oldu.
"İçimdeki boşluk, kanıyor artık." Dedi kalbine vurarak Shin. "Yapacak bir şeyimin olmaması kalbimi acıtıyor."
Henrick gidip yine sarıldı.
"Birden hırslanıp Krallığı mı hedeflemeliyim?! hiç bir zaman aç gözlü olmadım. Ne yapmam gerek?"
"Iyi olmanı istedi hep..."
Dudaklarını büzdü Shin üzüntünün etkisiyle.
"Babamın bana olan bakışlarını görmedin mi?... "
"Gördüm... Eğer o sana öyle bakacaksa sende ona daha kötü bakacaksın. Tek yapman gereken şey mükemmel bir prens olmak Ve mutlu olmak."
Kalbi daha da sızladı."Şimdi bile Aptal kalbimin Sylvia'ma ihtiyacı var. Çok bencilce..."
Gözlerini kapattı ve titrekçe nefes verdi. "Sende mi böyle hissediyordun abin sevdiğin kız'ı alırken."
"Evet... kaderimiz çok benziyor... ama şunu unutma en sonunda saraydan kaçtık ve bir kaç huzurlu senemiz oldu."
"Annem severdi onu değil mi?" "Bundan şüphen olmasın. Boyları benziyor."Göz yaşlarını sildi. Güldü birden. "Ne kadar aptal bir endişe yapmıştım eskiden. Sylvia' dan fazla uzun olmaktan korkuyordum." Haykırdı. Henrickte güldü. "Ama şuan hiç sorun etmiyorum. Yapacak bir şey yok zaten. Çok güzel sarılırım ben ona."
"Kocaman oldunuz gözlerimin önünde." Saçlarını okşadı Henrick. "Boyuna yetişemedim ama."
"Sen bana bakma ben fazla uzunum asıl. 190 boy mu olur?"
"Sana yakışıyor." Henrick gülümsedi. "Boyun 178 değil mi?"
"Nerden biliyorsun?" Dedi Shin şaşırmasına engel olamıyarak. "Biricik oğlum'u takip ediyorum tabiki."Bir süre sonra tekrar konuştu. "İyisin değil mi?" Başını salladı Shin. "Şuna bak! Iki Sylvia'dan bahsettik, hemen sakinleştin." Shin utandı."Sylvia olmasa ne yapıcaz biz ki?"
"Çok özledim onu. Beni özlemiş midir o da? Yine de boş umutlar etmek istemiyorum..."
"Aptal mısın unlu kurabiyem? Sylvia'nın sana olan şefkatli tutumunu fark etmedim mi sanıyorsun? Siz beraber büyüdünüz. Sana sevgi beslediğine eminim. Sen de ona deliler gibi aşıksın."
İçinde kelebekler uçtu. 'Ona bir sarılsam... her şeyi unuturum sahiden.' Düşünce ve hayaller kötü bir şekil alınca düşünmemeye çalıştı.Shin dalıp giderken Henrick bir soru sormaktan kendini alamadı. "Ne içindi kavga?"
"Hıh... batırdım. Sevdiğimi anlamıştır şimdi. Sylvia meselesi."
"Karma işte." Dedi maziyi hatırlayan Henrick raj.
"Dünya tekrarlardan ibaret." Diye ekledi. Bir gülümseme sundu.Shin hayallerine engel olamadı, özlemine engel olamadı.
Çok özlüyordu eskiyi. Beraber temizlik yapışlarını. Kahkaha atmasına engel olamadı."Elime bir geçsin beraber temizlikten fazlasını yapıcaz." Shin öyle bir demişti ki henrick öksürmesine engel olamadı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)
FanficDünya titanlar tarafından işgal edilmiş. İnsanlar mı? Onlar kendi surlarında korku içinde yaşıyordu. Surlar 3 taneydi. Devasa uzunluktaydı. Rose, Maria,Sina... Ama bir gün bir titan onun boyuna yetişti. Ve duvarı yıktı. İnsanlar işte o zaman titanla...