20.bölüm|

344 36 13
                                    

Medya:irie

Erwin smith'den:

Normal bir balodaymış gibi balo salonuna girdim. İhtişamlıydı. Birsürü soylu ve büyük makamda insanlar vardı. Bana gelen davetiyeyi verdim. "Hoşgeldiniz." dedi görevlendirilmiş asker. Sallamayıp geçtim.

Küçük masalar vardı. İnsanlar full oturuyor ve ikram edilen içeceklerden içiyordu. Sarhoş olamazdım. Zamanı değildi.

Gözlerimi etrafta gezdirdim. Sylvia'yı kurtarmaları için levi ve hanjiyi görevlendirmiştim. Umarım herşey yolundadır.

Komutan liebert ise etrafı geziyordu. Ve soylularla konuşuyordu. Yıllardır liebert soy adlı kişiler kraliyet ailesinin korumacısıydılar. Kraliyet denebilirmiydi ki? Liebertler ne kadar üstte olurlarsa olsun hep daha ileriyi hedeflediler. Bunun için herşeyden vazgeçebilirlerdi.

O bir çok şeye zarar vermişti. Eşini cani bir şekilde öldürmüş ve kendi öz kızını iğrenç deneylere alet etmişti. Onun kanında lanet olası liebert vardı. miğdemi bulandırıyordu.

Sylvia onun soğukluğunu almıştı. Hayır hayır... Sogukluğu yaşadıkları yüzündendi. Sylvia gibi bir kız... Tanrım saçma geliyor. Bunun gibi bir kızın soyu böyle hain'e dayanıyor.

terlerlemiştim. "Ah..." streslenmemeliyim. Bir tane bardağa uzandım. Kokladım. Sanırım alkol yoktu. Duyularımı kaybettim galiba.

Boşverip kafama diktim. "Merhaba komutan smith." dedi bir ses. Bu soğuk ses... Süphesiz william liebert.

"Merhaba komutan liebert. Sizi görmek ne güzel." dedim. "Hayırlı olsun bu arada. Kızınız galiba Veliaht ile izdivaç yapıcakmış." dedim. "Evet yapıcaklar." dedi.

"Umarım mutlu olurlar." dedim yapmacık bir gülümsemeyle. "Bir sürü konuk var. Eğlenin siz." dedi ve uzaklaştı.

Sahtekar...

Boşverip durmaya devam ettim. Sonra kral herkezin görebileceği bir yere gitti. Sanırım başlıyordu.

"Hepiniz hoşgeldiniz!" dedi kral. Herkez alkışladı. Bende zoraki bir şekilde ağır ağır alkışladım.

"Bugün veliah'tım prens irie'nin izdivacını açıklamak için buradayız."

Yutkundum. Komutanın kral'a doğru gittiğini gördüm. Önünde eğildi. Kulağına bir şeyler fısıldadı. Kral'ın endişesi belli oluyordu. Sanırım fark etmişlerdi.

"Siz istediginiz gibi eğlenin! Balonum tadını çıkartın!" dedi kral belli etmemeye çalışarak. Hadi ama yeme bizi çakal.

Sonra "izninizle." diye ayrıldı tahtından ayrılıp sakin olmaya çalışarak ordan ayrıldı.

Tanrım sylvia kendine dikkat et...

...

İrie hazırlanıyordu hala. Az kalmıştı. Çok şık olmalıydı. Heyecanlıydı. Kendini aynada tekrar süzdü. Kırmızı şohret kokan uzun pelerini çok ihtişamlıydı. Üstündeki geleneksel tarz lacivert giysi vardı. Parlıyordu. Hizmetkarları ona hafif bir şekilde makyaj bile yapmıştı. Siyah göz kalemi çekmişti. Yan bir gülüş attı.

"Ah sylvia kaptın benim gibi oğlanı naz yapıyorsun." dedi. "Ben acısını çıkartırım ama..."

Onu düşündü. Asi sylvia'yı. Küçüklüğünde onla uğraşmayı çok severdi. Sinirlenince yanakları daha da pembeleşiyordu. Onu sinir etmek için yanaklarını sıkıyordu. Neden gülmediğini düşündü. 'ben güldürürüm.' dedi içinden emin bir şekilde.

"Trip atmaya daha ne kadar devam edebilir ki? Çirkinde değilim." kendini aynada süzdü. "Taş gibiyim!." dedi ve kendi kıçına şaplak attı.

Dudağını ıssırdı. Ve yakışıklı sandığı ama sakat olduğu bakışı attı.

"Aww ben seksiyim..." dedi. Yine kendini överek.

Kapı tıktıklandı. "Gir." dedi irie. Kapıyı komutan açınca ona baktı. "Sylvia hazır mı?" dedi. "Size bir şey demeliyim." dedi. "Yaklaşın ve diyin." dedi irie. Komutan önünde durdu. "Öncelikle sakin olun." dedi komutan soğuk soğuk bakarak.

"Sylvia'yı bulamıyoruz. Lütfen halkın anlamaması için normal davranın prensim." dedi önünde eğilerek.

İrie'nin çenesi titremeye başladı. Sindirmeye çalıştı sözcükleri. "N-ne? Na-nasıl olabilir?" dedi.

"Sakin olun lütfen şuan onu arayamayız."

"NASIL ONU KAÇIRIRSIN LANET OLASI KOMUTAN!" diye patladı birden. "Sakin olun lütfen."

"Sakin mi! Ne sakini! Lanet olası! Neden peşine takılmıyorsun! Çıldırtma beni! Bul onu!"

"Prensim eğer geri getirirsek daha çok kaçıcak! Bırakın ümitlensin! Sonra o hangi çukurdaysa bulalım. Sonsuza kadar sizin olsun!" 

Arkasını döndü ona irie. Tırnaklarını ellerine geçirdi. Derin bir iç çekti.

"Sonunda benim olucak mı?" dedi.

"Elbette..."

×  ×  ×  ×

"Veliahtımız prens irie ve komutanın kızı sylvia liebert'ın izdivacı için gelmiş bulunmaktayız..."

"İzninizle onları davet ediyorum." dedi kral.

Ne-ne nasıl olabilir? Ne yani sylvia kaçamadı mı? Bu imkansız. Yalan olmalı öyle değil mi?

Endişeyle iki tarafa baktım. Bir taraftan İrie bozuntusu geliyordu. Maske takmıştı. Sylvia denilen kişi de maske takmıştı. Ayrıyeten tül gibi birşey örtmüşlerdi yüzüne.

O sylvia değildi. Elime gelen içiceği kafama diktim.

Herkesten bir alkış tufanı koptu. Herkez gül gibi şeyler atıyorlardı. Sakince biri öbür merdivenden, öbürü de diğer merdivenden inerek ortada buluştu.

Yutkundum. Kraliyetin yaptığı sadece aptallıktı. Kendi iyilikleri için bir kızın hayatını mahfediyorlardı. Şimdi de evlendireceklerdi.

Ama engelledim. Yine olursa yine engellerim.

Bu devletin güvenliği bizim ellerimizde. Kraliyet bizi engelliyemez. İnsanlığı biz koruyoruz! O aptal kraliyet değil!

Sylvia mı? O kraliyete ait değil. O istediği yere ait. O daha iyilerini hak ediyor. O özgürlüğü hak ediyor.

O normal bir hayatı hak ediyor. Belkide en çok sevgiyi hak ediyor...

× × × ×

Sylvia'nın İsyanı (Snk Fanfic√)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin