11. BÖLÜM (Ö)

16.2K 1K 106
                                    

   "Yalancısınız siz. Ne zaman istersem beni yurda götüreceğinize söz verdiniz. Üç aydır bir kere bile gitmedik. Hiçbir arkadaşımı göremedim sizin yüzünüzden." Gonca'yı göremedim.

   "Özgür, artık sinirlenmeye başlıyoruz. Küçük bir çocuk gibi tutturman hiç hoş değil. Yakışmıyor sana."

   "Yalancı olmak çok mu hoş?" Yeni ailem bir yalancıydı.

   "Diline dikkat et Özgür. Konuşma şeklinden hoşlanmıyorum." Konuşan Ahsen'di yine. Evin sözcüsüydü.

   "Benim hiçbir şeyimden hoşlanmıyorsunuz zaten. Niye aldınız ki o zaman beni? Başkasını alsaydınız." Geri verin, olsun bitsin.

   "O nasıl söz oğlum? Seni seviyoruz annen de ben de. Lütfen zorluk çıkarma. O hayatını geride bıraktın artık sen. Orayı hatırlamanı ve üzülmeni istemiyoruz. Annen bunu demek istedi."

   "Ben seviyordum orayı, şikayetim yoktu ki. Niye üzüleyim arkadaşlarımı gördüm diye? Gittiğimi kimseye söyleyemedim. Beni merak etmişlerdir. Belki de onları hiç sevmediğimi düşünüp  çok üzülmüşlerdir." Aklımda olan sadece Gonca'ydı. Gonca üzülmüştür.

   "Tekrar bu konu hakkında istekte bulunursan yatılı okula gidersin Özgür. Peşini bırak artık. Kaldığın yurda tekrar gitmeyeceğiz hiçbir şekilde. Bu son kez konuşuldu ve bitti. Nokta."

   ...

   "Özgür, bugün piyano dersinde biraz dalgınmışsın. Neyin var hasta mısın?" Yeni annem her zamanki gibi ne hocası olursa olsun duyduğu şikayetleri gribe bağlamayı başarmıştı.

   "Hayır, hasta değilim. Ben piyano çalmak istemiyorum. Bateri çalmak istiyorum."

   "Bunları konuştuk Özgür. Bak Sıla'ya senden bir parça öne geçmiş. Sordum Azra hanıma." Konuştuk mu? İlk seferinde keman dersi aldırmaya kalktığınızda -Çok istiyorsan kendin ders al.- demiştim. Suratımda patlayan tokadı hatırlıyorum. Senin konuşma şeklin ile benimki aynı dil değil ki.

   "Azra hanımı da sevmiyorum. Çok sert davranıyor bana. Yanlış tuşa basar basmaz elime hızlı şekilde vuruyor."

   "O şekilde yapması için sebep verme sen de. Azra hanım bu şehirdeki en iyi piyano öğretmeni. Devam edeceksin. Tekrar şikayet duymak istemiyorum ondan senin hakkında."

   "Ben şikayet ediyorum, beni neden dinlemiyorsun onu dinlediğin gibi?" Sesimi yükseltmiştim biraz. Beni evlat edindiklerinden bu yana iki yıl geçmişti ve arkadaşlarının çocuklarının gittiği tek kursa karşılık ben hepsine gidiyordum.

   Sıla piyanoya, ben de piyanoya. Alara tenise, ben de tenise. Enes resime, ben de resime. Diğerlerinden daha iyi olmak zorundaydım. Neye göre, kime göre?

   "Atasoylar kimsenin altında kalamaz Özgür."

   "Atasoylar herkesten daha fazlasını başarır Özgür."

   "Atasoylar küçük düşemez, bizi küçük düşürme Özgür."

   "Bu ses de ne? Bahçeden duyuluyor. Özgür neden bağırıyorsun?" Sadece biraz sesim yükseldi. Ne bağırması?

   Yeni babam anneme göre daha biraz daha ılımlıydı. Sadece biraz daha. O da, biraz daha ılımlı olmaya çalışırken annemin sert bakışlarına maruz kalıp annemden aşağı kalmıyordu. Neden on iki yaşında bir çocuk aldıklarını eve geldikten bir kaç hafta sonra anladım. Yaşları vardı zaten, tamam ama asıl sebep; ahbaplarının çocuklarının da on bir ve on üç yaş aralığında olmalarıydı. Onların gözüne sokacakları başarılara imza atan birine ihtiyaçlarıı vardı. Kendilerinin deneyip deneyip yapamadıkları, para ile devlet yurdundan ithal ettikleri birine. Yurttaki en aptal çocuk olmayı bana dilettiren bir aile almıştı beni.

Yalnız Seni İstedim Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin